30 Temmuz 2008 Çarşamba

Küreselleşme Ne Değildir ?

4.000 yıllık bir geçmişe sahip olan Küreselleşme gelişmiş ülkelerin mutfaklarında 1980 ‘ ler sonrası daha büyük bir özen ve tecrübe ile hazırlanmış ve dünya sofralarına sunulmuş bir ziyafettir .

Menüsü zengindir. Her müşterinin zevkine göre hazırlanmış yemekler orada bulunmaktadır.

Yalnız bazı zorluklar da vardır.Masa yuvarlak ve yiyeceklerin bulunduğu tepsi tam ortada olduğu söylense de bazılarına biraz daha yakındır.

Ziyafet , yemekten öncelikle hazırlayanların tok kalkması üzerine tasarlanmıştır.

Yemeğin kuralı çatal kaşık kullanarak yenilmesidir .

Herşeyin ayrıntılı düşünüldüğü bu ziyafette tek eksik sofrada çatal kaşığın bulunmamasıdır. Bunları müşterilerin kendilerinin geliştirmesi zorunludur .

Herşey hazır istenirse , daha yüksek bedel ödemek kaçınılmazdır .

Artık ziyafet vakti gelmiş ve herkes sofraya oturmuştur. Bazı müşteriler çatal kaşıklarını yapmaya çalışmakta , bazıları elle yemeğe uğraşmaktadır.

Sonuçta ;

Elle yemeğe çalışanlar üstlerine başlarına bulaştırdıkları yemeklerin tadını anlayamadan sofradan kalkarlar.

Çatal kaşıklarını geliştirenler yemeğin keyfini çıkarırlar.

Herkesi memnun etmeyi hedefleyen bu yemekte her şeyin önlerine hazır gelmesini bekleyen müşteriler de düşünülmüştür.

Bu müşteriler kendilerine yapılan kusursuz hizmetler nedeniyle hiçbir şeyin farkına varmaz ve bitene kadar yemeğin tadını çıkarırlar.

Fakat her restoran ‘da olduğu gibi burada da hesap sofradan kalkarken ödenir.

Kendilerini yormayan müşteriler yemek sırasında mutlu olsalar da ceplerindeki paralarla çıkartılan yüksek hesabı ödeyemezler ve paralarını kaybettikleri gibi uzunca bir süre mutfakta dünyanın bulaşıklarını yıkamak zorunda kalırlar.

Çünkü Küreselleşme basit bir oyun değildir.

Gerçekten istenirse kazanmak imkansız da değildir.

Kuralları iyi anlaşılıp ve kafa yorup çaba harcandığı taktirde başarıyı getiren bir rekabettir.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Benim düşündüklerim ile bire bir örtüşüyor.Bana göre küreselleşme eski zaman sömürgeciliğinin mutasyona uğramış versiyonu ancak ne kadar eleştirsek de klasik sömürgecilikten daha insaflı.Çaba sarfeden ve zeki olanlar bu süreçten karlı çıkabilirler.Eski sömürge anlayışında bu kadar bile insaf yoktu.

Not:Kamudaki ücretler ile ilgili e-konomist'te bir makalem mevcut.Eskiyince bloga alacağım.Tespitlere katılır mısınız?

Dr.Firma dedi ki...

Küreselleşme az gelişmiş ülkelere gelişme fırsatı versede çoğunlukla fırsatlar anlaşılamadığından veya yanlış anlaşıldığından çoğunlukla oyun kaybediliyor.

Sanırım önemli olan bazılarının neden ve nasıl doğru anlayarak başardığı.

e-konomist netteki yazınızın bütününe katılıyorum.

Özel sektör daha fazla istihdam yaratamadığı sürece ;

Kamuda çalışanların çalışmaya başladıktan sonra ücret artışı taleplerinde ne olursa olsun haklı olduklarını düşünüyorum.

İstihdamın aşırı ve verimsizliğin yüksek ,ücret dengesizliklerinin yaşanmasının çalışanların değil makro yönetimsel hatalar olduğu görüşündeyim.

İş garantisinin kalkması normalde olumsuzlukları azaltacak ve doğru bir karar olsada siyasi oyunlara daha fazla alet edilebileceği konusunda soru işaretlerini akla getiriyor.

Adsız dedi ki...

İş garantisinin kalkması subjektif değerlendirmeleri doğurabilir ama bunun önlemini almak da mümkün.Biraz teknik bir olay ama otokontrol sistemi ile bu mümkün.Fakat çok ayrıntılı bir yönetim sistemi uygulanması gerekli ki bu da şimdilik bizim için imkansız gibi.Esasında bu konu fazla hafife alınıyor.Özellikle ekonomi ile alakalı kuruluşlarda personelin yetersizliği hem firmaları hem de kamuyu sanılandan çok daha fazla olumsuz etkiliyor.Olayın mali boyutu oldukça büyük.

Dr.Firma dedi ki...

Adil bir performans sistemi kurmayan şirketlerde çalışanların sorgulanması bana fazla anlamlı gelmiyor.

Eş dost ilişkisiyle işe alımlarda buna eklenince belirttiğiniz sonuçlar tamamlanmış oluyor.