31 Ağustos 2007 Cuma

En Çok Kazanan Profesyoneller

Policy Studies and United for a Fair Economy adlı kuruluşun araştırmasına göre 2006 yılında ABD'nin en büyük şirketlerinde çalışan bir CEO'nun ortalama yıllık kazancı 10.8 milyon doları buldu.
Bu ortalama 29 bin 544 dolar gelire sahip bir çalışanın gelirinin tam 364 katı.

Bu rakam 2005 yılında 411 kat, 2000 yılında ise 525 kat olarak gerçekleşmişti. Oysa bu fark 1989 yılında sadece 71 kat seviyesindeydi. Diğer yandan ABD'de CEO'ların maaşlarını bile gölgede bırakanlar var.

Araştırmaya göre 2006'da hedge fon veya özel yatırım kuruluşları kurucu ve yöneticileri CEO'lardan 61 kat daha fazla kazandı.

Kurumsal Firmaların yerinde olsak ,global oyuncu olabilmek için en çok kazananlar olmasa bile en azından iyi para kazanan ,başarılı olmakla birlikte başarıya aç olan global CEO 'lardan transfer yapardık .Tabi gerçek kurumsallığı uygulamak kaydıyla .Yoksa onlarında bizde başarı şansı pek bulunmuyor.

Tıpkı Galatasaray + Derwall + Fatih Terim + Hagi = U.E.F.A Şampiyonluğu örneği gibi

kaynak : sabah ekonomi

30 Ağustos 2007 Perşembe

KOBİ 'ler İçin Ar -Ge Destek Programı

KOBİ AR-GE BAŞLANGIÇ DESTEK PROGRAMI

Programın amacı nedir?

KOBİ'ler için Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOBİ'leri Ar-Ge projesi yaptırmaya özendirmek için bu firmalar tarafından sunulan ilk iki projenin geri ödemesiz olarak desteklenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Yatırım Destek Miktarı ne kadardır?

Destek Tipi: Geri Ödemesiz Hibe
Destek Üst Limiti ve Oranı: 400.000 YTL lik toplam bütçenin 300.000 YTL si desteklenmektedir.(Destek oranı % 75 i geçemez)

Programda uygulanan proje destek süresi ne kadardır?

Destekleme süresi proje bazında en çok 18 aydır.

Programa ne zaman başvurulabilir?

Programa başvuru zamanı için bir sınırlama yoktur. Fiilen başlatılmış bir proje için de başvuru yapılabilir. Destek kararı verilen projelerde, başvurunun yapıldığı tarihten en fazla üç ay öncesine kadar olan harcamalar kabul edilir. Bu durumda proje destek başlangıç tarihi, başvuru tarihinden üç ay önceki ayın ilk günü olarak alınır.

Programa kimler başvurabilir?

250 kişiden az yıllık çalışanı olan, yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 25 milyon YTL'den az olan bütün işletmeler başvurabilir. Yeni kurulan ve ilk yıl hesapları henüz onaylanmamış işletmelerde sadece çalışan sayısı dikkate alınır.

Programda hangi giderler desteklenecektir?

Programda aşağıdaki harcamalar kabul edilir:
a) Personel giderleri.
b) Proje personeline ve varsa danışmanlara ait seyahat giderleri.
c) Alet, teçhizat, yazılım ve yayın alım giderleri;
d) Yurtiçi ve yurtdışı danışmanlık hizmeti ve diğer hizmet alım giderleri.
e) Ülke içindeki üniversiteler, TÜBİTAK'a bağlı Ar-Ge birimleri, özel sektör Ar-Ge kuruluşları ve benzeri Ar-Ge kurum ve kuruluşlarına yaptırılan Ar-Ge hizmet giderleri.
f) Proje çıktısı ürün ile ilgili olarak Türk Patent Enstitüsü'nden alınacak patent tescili, faydalı model tescili ve endüstriyel tasarım tescil giderleri destek kapsamındadır. Türk Patent Enstitüsü'nden alınacak tescil işlemine aracılık eden gerçek ve tüzel kişi ve kuruluşların danışmanlık ve hizmet giderleri de bu kapsamda değerlendirilir.
g) Malzeme ve sarf giderleri.


kaynak : kobiline.com

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Gerçek Anlamda Kurumsallık Başarıyı Getirir

Kurumsallık başarı açısından çok önemli ,yalnız ne olduğunu anlamak daha önemli ,yani sadece kurumsal yapıyı oluşturmanın az gelişmiş bir ülkede demokrasi olması gibi ,fazla bir anlamı yok ,önemli olan bunu uygulayabilmek ,alışılagelmiş hantal yapıyı değiştirmek ,işe odaklı olmak ,denetim sistemini kurmak ,yetki sorumlulukları belirleyip uygulamak ,rakamları konuşturmak ,performansı başarıya göre ölçmek ve işte elde edilen sonuçları her zaman kişisel ilişkilerden önde tutmak .

Başarı gelmeye başlamış mı ? Evet , Çünkü ;

Unlu ve unlu mamuller sektöründe 1961 yılında faaliyete geçen Eti, profesyonel yöneticilere emanet edilmesinin birinci yılını yüzde 20 büyümeyle kapatacak. CEO Hazım Ellialtı, 2003'ten beri yüzde 36,1'le en yüksek pazar payına ulaştıklarını belirterek "2007 yüzde 20 ile agresif bir büyüme yılı oldu.

Devam edebilir mi ? Evet , Çünkü ;

Bu büyüme sürerse 4 sene sonra 1 milyar dolarlık bir şirket haline geliriz" dedi.

Bazen görüş ayrılığı oluyor mu ? Evet ,Çünkü ;

Ellialtı, "Tabii ki çatışmalarımız oluyor ama bizim hedefimiz şirketi olması gereken yere getirmek" dedi.


Profesyonel yönetim tecrübeli mi ? Evet , Çünkü ;

Geçen yıl 4 Eylül'de 20 yıl çalıştığı Unilever'den Eti'nin CEO'luğuna getirilen Hazım Ellialtı, göreve gelişinin birinci yılının bilançosunu düzenlediği sohbet toplantısında anlattı. "Bir yılda çok iyi sonuçlar aldık. Bugün belki de Eti'nin tarihinde ilk defa olan bir şekilde bu rakamları paylaşıyorum" diyen Ellialtı, "Temmuz 2007'de ciro pazar payımız yüzde 36,1 oldu. Eski oranlarda yüzde 34 diye bir rakam vardı. Sene başından beri 0,7 artış oldu" açıklamasını yaptı.

Rakamlara hakim olunmuş mu ? Evet , Çünkü ;

ETİ Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Hazım Elialtı son bir yılda gerçekleştirdikleri yeniden yapılandırma çalışmalarıyla belli bir noktaya geldiklerini söyledi. Ellialtı Eti Grubu'nda dört şirketin bulunduğunu anlattı. Eti Gıda, Eti Pazarlama, Eti Makine ve Tam Gıda'yı bünyesinde bulunduran şirketin konsolide rakamlarını çıkardıklarını bu rakamları bu halde ailenin bile ilk kez gördüğünü söyledi.

Vizyon geniş mi ? Evet , Çünkü ;

Çikolata ve çikolatalı ürünlerde birkaç hamle yapacağız. Lezzet değişti. Ambalaj ve komünikasyon değişti. Belçika'dan dünya çapında uzmanlar getirdik ve dünya çapında araştırmalar yaptık. Şimdi artık çok iddialı bir ürüne sahibiz" dedi.

Çalışanların hedefi ,Firma statejileri var mı ? Evet , Çünkü ;

Perakendede önemli satış teknikleri uygulamaya başladık. Soğuk satışa geçtik. Prim sistemini başlattık.
Artık pazarlamacılarımız işadamı gibi davranıyorlar. CEO ve çaycı için aynı hedefleri koyduk."

Performans önemsenmiş mi ? Evet , Çünkü ;

3 bin 400 kişinin çalıştığı şirketlerimizde 650 beyaz yakalı vardı. Bunların 100'ünü daha genç ve hırslı bir kadroyla değiştirdik. Mavi yakalı kadromuza 200 yeni ekleme yaptık."

Aile başarılı mı ? Evet , Çünkü ;

Eti'nin kurucusu Firuz Kanatlı'nın 45 yıl sonra şirketi gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde bırakmak için profesyonel yönetime geçtiğini söyleyen Ellialtı, ailenin dört üyesinin operasyondan yönetim kuruluna çekildiğini hatırlatarak kurumsallaşma yolunda bir yılda önemli adımlar attıklarını söyledi. Yönetim kurulunda 5 profesyonele karşı 4 aile üyesinin olduğunu, yönetim kurulu ile icra kurulunun birbirinden ayrıldığını anlatan Ellialtı, şunları söyledi: "18-20 yıl uluslararası bir şirkette çalıştıktan sonra bir aile şirketinin profesyonelleşmesine liderlik etmek heyecan vericiydi. Hızlı bir dönem yaşadık. Genç ve hırslı bir kadro oluşturduk.

Örnekten ders çıkarılabilir mi ? Evet , Çünkü ;

Başarılı olursak bu Türkiye'deki birçok aile şirketi için de önemli bir gösterge olacak diye düşünüyorum."

Ellialtı bir yıl öncesine kadar yoğun bir şekilde işin içinde olan aile bireylerinin şimdi yeni bir hayatla karşı karşıya olduğunu dile getirirken "Aile üyeleri 'Bizi işsiz bıraktınız' diye şaka yapıyor" diyor. Şirketin kurucusu Firuz Kanatlı'nın Onur Başkanı olduğunu, oğlu Firuzhan Kanatlı'nın ise Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu anlatan Ellialtı, Aydan, Gülden ve Gülay Kanatlı'nın da yönetim kurulu üyesi olarak faaliyet gösterdiğini belirtti. Ailenin şimdi bir üniversite projesi olduğunu ve bir vakıf kurulması için inceleme yapıldığını anlattı.

Bu başarı devam eder mi ? Evet ,Çünkü ;

İçinde bulunduğumuz yüzyıl da bilimsel olarak da başarı ve başarısızlığın kuralları belli ,oyun kuralına göre oynanırsa başarı kaçınılmaz.Özellikle kuralların yeterince anlaşılıp önemsenmediği bir iş dünyasında

kaynak : referans ,radikal,sabah ,milliyet

28 Ağustos 2007 Salı

Ekonomide Makro Tahminler

Piyasalarla ilgili bizce kayda değer önümüzdeki dönem tahminleri ;

Değerlendirip değerlendirmemek size kalmış .


Dünya likidite koşulları değişiyor. Likidite miktarında aşırı azalmalar olmasa bile son dört yılda global finans piyasalarını etkisi altına alan şirket satın alma ve birleşme çılgınlığı sona erecek gibi. Diğer bir ifadeyle gelecek günlere de damgasını vurmaya hazırlanan söylemler arasında yer alan ve yatırımcılar arasında sık sık gündeme gelen sorunlar risk alma iştahını azaltacak ve Türkiye `de bundan doğal olarak etkilenecek. Nedir bu sorunlar ve sorular? Meşhur carry trade bitiyor mu, hedge fund`lar kapanıyor mu, Amerika `daki kredi kaygıları genele ne kadar daha yayılacak, konut kredileri kaynaklı riskler gerçekte ne kadar, vs. Gözüken o ki başta FED , ECB ve BOJ olmak üzere büyük merkez bankalarının yaptığı likidite enjeksiyonu sayesinde şimdilerde yatışmış gözüken piyasalar gelecek günlerde yeniden hareketlenebilir. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi kredi risk miktarının henüz bilinmediği bir ortamda fiyatlama yapmak son derece zor oluyor. Peki bir Türkiye olarak bu işten nasıl etkileneceğiz.

İhracat performansımız olumsuz etkilenebilir: Dünya`da büyümenin iki motorundan biri olarak kabul edilen Amerika `da konut piyasasından kaynaklanan endişeler ve batıkların tüketici güvenini ve refahını vurması durumunda o bölgedeki büyüme ciddi şekilde zarar görecek. Belki Asya ekonomilerinin yüksek büyüme hızı dünyada bir resesyona izin vermeyecek, ama genel olarak büyüme performansında bir yavaşlama Türk mallarına dış dünyadaki talebi azaltabilir. Böyle bir durumda net olarak azalan ihracatın cari açığı artırması durumu ihracat için aramalı ithalat bağımlılığı nedeniyle belirgin şekilde gerçekleşmeyebilir, ama ülke ekonomisi için ihracat azalışı büyüme performansımız üzerinde olumsuz etki yapacak.

Gelişmekte olan piyasalara doğrudan yabancı sermaye girişi yavaşlabilir: Uluslararası finans kurumlarının hesaplamalarına göre 2006 yılında aralarında Türkiye `nin de bulunduğu gelişmekte olan piyasalara doğrudan yabancı sermaye olarak net 167 milyar dolarlık giriş gerçekleşti. Türkiye `nin bu girişin yaklaşık yüzde 12`sini aldığını da bir kenara koyalım. Eğer dünyada şirket satın alma ve birleşmelerinde bir sorun veya ciddi bir azalma yaşanırsa Türkiye `nin 2008 yılından itibaren doğrudan yabancı sermaye girişlerinde de bir yavaşlama olabilir, bu da cari açığın finansmanını zorlaştırır.

Türkiye daha az portföy yatırımı çekebilir: Her ne kadar yüksek faiz ve yüksek büyüme sayesinde portföy yatırımların bu kadar riske rağmen Türkiye `yi cazibe merkezi olarak algılama şekli devam ediyor olsa da, eğer yatırımcıların risk iştahında bir bozulma olması durumunda gelişmekte olan piyasaların çekeceği portföy yatırımlarında da azalma olabilir. Türkiye `nin cari açığını finanse etmesi açısından alın size bir zorluk daha.

Türk şirketlerinin yutrtdışı borçlanma şartları kötüleşebilir: Temkinli yaşamaya başlayan dünya likiditesi nedeniyle eskiden çok kolay ve uygun şekilde yurtdışı borçlanma gerçekleştiren Türk şirketlerinin dışarıdan finansman bulması zorlaşabilir. Cari açık finansmanı açısından bir olumsuzluk daha.

Yine de 2007`de cari açık finansman sorunu olmayacak: Tahminimize göre bu yıl Türkiye 35 milyar dolar civarında cari açık verecek. Finansman tarafına baktığımızda ise ilk sekiz aydaki doğrudan yabancı sermaye girişleri, Türk şirketlerinin yaptığı yurtdışı borçlanmaları ve portföy girişleri sayesinde 2007`de bir finansman sorunu olacağını düşünmüyoruz. Esasında 2008`de de çok büyük problem beklememekle birlikte değişen dünya düzeni nedeniyle finansman tarafındaki eski net tabloyu 2008 için görmekte zorlanıyoruz.

Kaynak :Dünya gazetesi ,Özgür Altuğ


ABD'deki kredi krizinin, küresel mali piyasa kanalı ile ülkemize de etkileri olacak. Etki denilince, hemen aklımıza kur-faiz-borsa gelmesin. Reel ekonomiye etkileri nasıl olacak? Ekonomik büyüme, ihracat, dış denge, enflasyon ne olacak? Merkez Bankası beklenen faiz indirimini yapabilecek mi?

En başta şunu hesaba katmak gerekiyor; ABD'deki kredi krizinin nasıl seyredeceği belirleyici temel unsur olacaktır. Şiddetli ya da ani çöküşler olmadığı sürece, krizin zamana yayılarak 'hazmedilmesi' olanaklı olduğu sürece, etkilerin ülkemize ulaşması ve de boyutu farklı olabilecek. Yani ülkemize yansıyacak etkinin şiddeti buna bağlı olacaktır. Ancak şurası kesin, kredi daralması ülkemizde de yaşanacak. Nasıl olmasın ki, ABD'de şirketlerin kısa vadeli finansman ihtiyaçları için ihraç ettikleri senetlerden olan 'commercial paper' miktarı, temmuz sonuna göre ağustos ayının üçüncü haftasının sonunda tam yüzde 7 azaldı. Bunun anlamı şu; ABD'deki bu krizde, şirketler finansman olanağı bulamadılar.

Bizim tahminimiz, ABD merkez bankası FED'in, bu krizin zaman içinde eriyerek şiddetinin azalmasını bekleyeceğidir. FED'in kısa vadeli hedefi, finansal istikrarın bozulmaması olacaktır. Bu sağlandığı sürece de, aldıkları riskleri yönetemeyenlerden 'batan batacaktır'

Ülkemizde de, dış kredi olanakları azalacak, sermaye hareketlerinde ülkeye gelen döviz girişlerinde azalış olacaktır. Son üç - dört yılda döviz arzı fazlası yaratan unsur olan; şirketlerin ve bankaların yurtdışından sağladıkları krediler azalacaktır. Bunun anlamı, başta çalışma sermayesi ve yatırım finansmanı amaçlı olarak kullanılan bu fonların miktarının azalacak olmasıdır. Kredi daralmasının başta ABD olmak üzere küresel bir ekonomik yavaşlamaya yol açması ise sürpriz olmayacak. Bunun da emtia ve enerji fiyatlarında gerileme yaratması sürpriz değil. Hâttâ bunun beklentisi ile fiyat düşüşleri, mali araçlar (future ve opsiyon piyasaları) kanalıyla hızlı bir biçimde bugünden görülebilir.

Hem dış kredi olanaklarının azalması, hem de küresel ekonomik yavaşlama ile ihracat olanaklarımız ve ekonomik büyüme ivmesi yavaşlayabilecektir. Emtia ve enerji fiyatlarındaki gerilemenin de enflasyona katkısı olumlu olacaktır. Bu dış tablo ve olasılıklar dahilinde, içeride hâlâ enflasyon beklentileri hedefle uyumlu seyretmiyor. Merkez Bankası da bunun farkında. Hatta, bunun ücret ayarlamaları ve hizmet fiyatları kanalıyla enflasyondaki düşüş süreci yavaşlatabilme riski olduğunu, bunun da Banka'nın faizleri indirme sürecinde temkinli olmasını getirebileceği anlaşılıyor.

Herkes Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası faizini eleştiriyor. Ancak, bankanın işini kolaylaştıracak öneriyi getirmiyor; maliye politikasının sıkılaştırılmasını, reformların hayata geçirilmesini, ekonomik programın oluşturulmasını

Dış dünyada son 20 yılın en derin krizi 'yumuşatılmış' biçimde seyrederken, biz de bunları 'seyretmeyelim .

kaynak : Radikal ,Ugur Gurses

Eşit İşe Eşit Kazanç

Yukarıdaki başlık şu anda gündemde olan bir konu .

Bizce de doğru .Aynı işi yapan insanların aynı ücreti alması gerekir .

Yalnız bir farkla ; Olabildiğince objektif performans değerlendirmeside yapılmalı ve ek bir performans zammı olmalı .

Bu genelde yapılmadığı için kamu ve özel sektörde performans düşük kalıyor ve sonuçta yeterince başarılı olunamıyor.Zaten düşükmü yüksekmi subjektif ölçülüyor ,bu durumda iş başarısına katkı açısından herhangi bir anlam ifade etmiyor.

Objektif Performansa bakanlar mı ? Onları her zaman sektörlerinin en başarılı firmaları olarak çevrenizde görebilirsiniz.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Ar - Ge 'nin Önemi

Dünyada yaşanan büyük yarışta ancak katma değer yaratanlar başarıyı yakalıyor. Bunun için de Ar-Ge çok önemli. Ar-Ge'ye GSMH'sinin ancak yüzde 0,66'sını ayıran Türkiye ise bunun pek de farkında değil.

ALMANYA: GSMH’sinin yüzde 2,49’unu araştırma geliştirmeye (Ar-Ge) ayırıyor.

NORVEÇ: GSMH’sinin yüzde 1,75’ini Ar-Ge’ye ayırıyor.

JAPONYA: GSMH’sinin yüzde 3,15’ini Ar-Ge'ye ayırıyor.

ÇİN: GSMH’sinin yüzde 1,31’ini Ar-Ge’ye ayırıyor.

VE TÜRKİYE: Ar-Ge'ye GSMH'nin ancak yüzde 0,66’sını ayırabildi.

Uzun yıllar Koç Grubu'nda yöneticilik yapan İnan Kıraç'ın dergide yer alan görüşleri ise Türkiye'nin neden geç kaldığını özetliyor: "Günahlarımın başında Ar-Ge'ye yeterince önem vermeme konusu gelir. Eğer patronlarımı ikna etseydim Ar-Ge'ye daha fazla pay ayırabilirdim. 1970'li yıllarda Türkiye ile Güney Kore aynı seviyedeydi. Bugün bizi geçti. Aslında benim jenerasyonum mühendislik kısmına fazla önem vermedi. Kopyalamayı tercih etti."

OECD Bilim ve Teknoloji ve Sanayi Direktörü John Dryden, Türkiye'nin Ar-Ge ile yükselme konusunda çok geç kaldığını söylüyor.

Yıl 2007

Türkiye'nin Ar-Ge şampiyonu Arçelik

2006 yılında Türkiye'de Ar-Ge faaliyetlerine en çok parayı Arçelik harcadı. Net satış gelirleri içinde Ar-Ge harcamalarına en fazla kaynak ayıran sanayi kuruluşu ise BMC oldu.

Bizce planlı olursak hala şansımız var

kaynak : www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=231142&tarih=27/08/2007
www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=75008&ForArsiv=1

Zirve 'nin İsmi Yanlış mı ?

Çin 'de Eylül Ayında Dünya 'da Yeni Şampiyonlar adıyla bir toplantı yapılacakmış .

Türkiyeden davet edilen firmalar ;

Mustafa Koç (Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı-Migros)

Güler Sabancı (Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı-Brisa)

Bülent Eczacıbaşı (Eczacıbaşı Grubu Başkanı-Eczacıbaşı İlaç)

Tuncay Özilhan (Anadolu Holding Başkanı-Efes Sınai Yatırım)

Murat Ülker (Ülker Grubu Başkanı-Tire Kutsan)

Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu (Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı-Pınar Et)

Cem Boyner (Boyner Holding Murahhaz Azası-Boyner Mağazacılık)

Ahmet Zorlu (Zorlu Holding Başkanı-Vestel)

Mehmet Ali Aydınlar (Acıbadem Sağlık Hizmetleri Başkanı)

Özcan Tahincioğlu (Kent Gıda Başkanı)

Ahmet Kırman (Şişecam Grubu Başkanı)

Ömer Dinçkök (Akkök Grubu Başkanı-Aksa Akrilik)

Atalay Şahinoğlu (Nuh Çimento Başkanı)

Biz bu firmaların ülke içinde şampiyon oldukları düşüncesine katılıyoruz ,yalnız '' YENİ '' kelimesi pek uymamış veya anlamı farklı .

Bu toplantıda örneğin Apple CEO 'su biz iPhone 'u geliştirdik ,şu kadar satış bekliyoruz veya e-Bay CEO 'su dünyada şu kadar tüketiciye ulaşıyoruz ,hatta Cot'n Wash CEO 'su biz enzimsiz deterjan geliştirdik ,firmamız sadece 5 kişi ve Walmart 'larda satıyoruz derse ?

Bizim burada Yeni olarak algıladığımız ''Yeni ve çok önemli bir şeyler başarmak '' ,veya farklı sayılabilecek yeni başarılara imza atmak, bu listede ise bizlerin bildiği kadarıyla tanıma uyabilecek Zorlu Grubu ,Anadolu Endüstri Holding ,Boyner Grubu ve Acıbadem Sağlık ,diğerleri yeni gelmedi bize ....

Yine de ,kim katılırsa katılsın zirve vizyon açısından çok önemli görünmekte .

kaynak : hürriyet.vahap munyar

24 Ağustos 2007 Cuma

Düşünen İşadamlarının Düşünceleri

Ülkemizde çok sayıda kafası çalışan iş adamı olduğunu biliyoruz. Yalnız olaylara ,gelişmelere , firmalarına makro değil mikro bakmalarından dolayı bir çoğu kendini başarılı hissetsede fazla sayıda önemli sonuçlar göremiyoruz .

İşte size hesaba dayanan öngörüler yapan ve makro bakabilen bir işadamı ; Sn. Mehmet Habbab

Star gazetesinin haberi ;

Petrolün duayeni sektörü bırakıyor .

Ortadoğu’nun en büyük petrol depolama şirketlerinden Delta Petrol, yeni sektörler için kolları sıvadı. Delta Petrol Başkanı Habbab, kısa vadede biodizel, orta vadede LNG, uzun vadede ise hidrojen ve güneş enerjisi sektörlerine girecek.

TÜRKİYE’DE petrol depolama kapasitesi ile devletten sonra en büyük şirket olan Delta Petrol’ün Başkanı Mehmet Habbab petrol sektöründen yavaş yavaş çıkacak. Habbab bu kararı 42 yıllık petrol rezervinin kalması ve şimdiden yeni enerji kaynaklarına yatırım yapılması zorunluluğu nedeniyle aldığını söyledi. Kısa, orta ve uzun dönemli üç ayrı plan yaptıklarını söyleyen Habbab, kısa vadede biodizel üretimi üzerine yoğunlaştıklarını bunun için de İzmir’de 10 milyon dolara bir fabrika yaptıklarını söyledi. Habbab, biodizel üretimi için çiftçilerle anlaştıklarını ve kanola üretimi yaptırdıklarına vurguladı.

Biodizel yatırımın sonrasında orta vadede ise sıvılaştırılmış doğalgaza (LNG) yatırım yapacaklarını söyleyen Habbab, uzun vadeli planları için de ise hidrojen, güneş ve rüzgar enerjisi yatırımı bulunduğunu belirtti.

PETROLÜN bitmesinin Türkiye için belki de fırsat olacağını söyleyen Habbab ‘Şimdiden adım atılırsa Türkiye yeni enerji kaynakları bulmuş olabilir. Çünkü hidrojen enerjisinde büyük bilgi kapasitesi var. Hidrojen enerjisi için gerekli olan bor madeninde de Türkiye dünya şampiyonu’ dedi. Türkiye’nin geleceğinin çok parlak olduğunu söyleyen Habbab ‘İran anlaşması Türkiye’yi önemli konuma getirdi. dedi.

TÜRKİYE’NİN giderek dünyanın petrol iletim hattı haline geldiğini söyleyen Delta Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Habbab ‘Türkiye yapılan yatırımlar sonrasında 2012 yılından itibaren Ceyhan’dan en az yıllık 250 milyon tonluk petrol akacak. Ortalama 40 cent’lik gelir olsa yıllık 150 milyon dolar gelir elde edilecek. Tanklar, depolama ücreti, yanaşan gemilerin ödediği ücretlerle birlikte gelir yılda 1-2 milyar dolara çıkacak’ dedi. Kerkük-Yumurtalık hattından 80 milyon ton, Bakü-Tiflis-Ceyhan hattından 2011’de yılda 80 milyon ton, Samsun-Ceyhan bittiğinde 60 milyon ton, İran’dan da 50 milyon ton petrol ve Nabucco hattından 35 milyon ton gazın geçeceğini söyleyen Habbab ‘Bunların yanında rafineriler kurulacak, her biri yılda 10 milyon ton petrol işlemeyi hedefliyor’ dedi. Bütün bu boru hatları nedeniyle Türkiye’nin aldığı petrolün ucuzlayacağını söyleyen Habbab, Türkiye’nin nakliye vermemesi durumunda tonda 12-15 dolarlık bir ucuzlamanın olacağını söyledi.

23 Ağustos 2007 Perşembe

Dünyada Rekabet Ettiğimiz Sektör

Dünyanın en büyük müteahhitleri arasında 22 Türk firması var.

Dünyanın en büyük 225 uluslararası müteahhitlik firması arasında, geçtiğimiz yıl 20 olan Türk müteahhitlik firması yayısı 2007'de 22'ye yükseldi.

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, yaptığı yazılı açıklamada, Türk firmalarının, ABD ve Çin'den sonra üçüncülüğü koruduğunu bildirdi.


ABD 51
Çin 49
TÜRKİYE 22
Japonya 15
İtalya 11
G.Kore 10
İspanya 8
Fransa 8
Almanya 6
İngiltere 5
DİĞER 40

TÜRK FİRMALARI

ENKA
RENAISSANCE
GAMA
TEKFEN
YÜKSEL
BAYTUR
NUROL
CENGİZ
STFA
GAP
YAPI MERKEZİ
HAZİNEDAROĞLU
KOLİN
MAK-YOL
DOĞUŞ
SUMMA
SOYAK
ALARKO
RASEN
KAYI
ESER
ASKA


Ülke başarısına katkıda bulunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz .

kaynak : habertürk

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Dünya CEO ' larından Farklı Görüşler

Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye 2006 programında yer almayı başaran teknoloji şirketlerinin CEO’larıyla anket yapan Deloitte Türkiye, sektörle ilgili en hızlı büyüyen firmaların görüşlerini aldı.

Son 5 yıl içindeki ortalama büyüme hızları yaklaşık % 600 olan şirketlerin yöneticileri, Deloitte tarafından hazırlanan anketin sorularını yanıtlarken büyümeyi sağlayan en önemli unsurun kaliteli insan gücü olduğunu, ancak kaliteli insan gücünü bulmak ve elde tutmanın da büyümenin önündeki en büyük zorluğu oluşturduğunu vurguladılar.

Türk yöneticilerin önümüzdeki 12 aya bakışları ise, dünyanın diğer bölgelerinden daha iyimser oldu. Türk teknoloji şirketleri kurumsal yönetimin yerleşmesinin de sektörde büyümeyi teşvik edeceğini vurguladılar

Kaliteli insan gücü

Ankete katılan yöneticilerin % 29’u büyümeye en fazla katkıda bulunan unsurun kaliteli iş gücü olduğunu belirtirken, % 22’si sağlam bir iş stratejisinin, % 15’i ise doğru zamanlamanın önemli olduğunu savundular. Kaliteli iş gücünün büyümeye katkıda bulunan en önemli unsur olduğu görüşünü Avrupa, Ortadoğu ve Afrika yöneticileri % 66, Asya Pasifik yöneticileri % 47,6 ,

Kuzey Amerikalı yöneticiler ise % 25 oranında desteklediler.


Ciro artışının önündeki zorluk

Teknoloji şirketleri, ciro artışını sürdürmenin önündeki en önemli sorun olarak ise fiyatlardaki sıkı rekabeti gösterdiler. Yöneticilerin % 23’ü rekabet nedeniyle fiyatların düşmesini sorun olarak vurgularken, % 22’si müşteri sadakatini oluşturmayı, % 22’si ise mevcut ekonomik koşulları öne çıkardı.

Kuzey Amerikalı yöneticiler ise bu konudaki en önemli sorunun yeni ürün geliştirip piyasaya sunmak olduğunu belirttiler.

CEO’ların başarılarındaki küresel ortak özellikler

Türkiye’de ve Kuzey Amerika dışındaki bölgelerde CEO’ların kişisel öncelikli sorunu karlılığı sağlamak ve sürdürmek olarak belirlendi. Türk yöneticilerin % 34’ü bunu en önemli mesele olarak kabul ederken, bu oran Asyalı yöneticilerde % 35, Avrupa, Ortadoğu ve Afrikalı yöneticilerde ise % 25 oldu.

Kuzey Amerikalı yöneticiler ise ilk sıraya (% 31) lider yetiştirip sorumluluk paylaşmayı koydular.

Kuzey Amerika dışındaki yöneticiler, kişisel başarılarının altında ilk sırada girişimcilik ruhunun yattığını düşünüyorlar.

Kuzey Amerikalı CEO’lar ise kişisel başarılarını, ilk sırada başarıya olan inanç ve kararlılıklarına bağladılar.

Anket sonuçlarına göre bizce ;

Kuzey Amerika ve diğer Dünya CEO 'ları arasında başarıya ulaşmanın yolu algılamasının çok farklı olduğu görülmekte .

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Para piyasalarında son gelişmeler

Piyasalarda son dönemde yaşanan krize bir önlem olarak, ABD Merkez Bankası FED Cuma günü gerçekleştirdiği olağanüstü toplantısında iskonto faiz oranlarını yarım puan indirerek 5.75’e çektiğini açıkladı. Bu karar neticesinde mali piyasalar tüm dünyada biraz nefes alırken, hızlı bir tepki alımı da tüm piyasalarda gözlemlendi.

FED’in burada yaptığı daha çok piyasalardaki panik havasının yatışmasını sağlamaktı. Kanımızca verilmek istenen mesaj, ABD merkez bankasının her an için müdahaleye hazır olduğu ve büyük çapta bir krizin yaşanmasına pek de izin vermeyeceği idi.

Bu kanıya varmamızın başlıca sebebi, FED’in daha önemli bir politika aracı olan gösterge faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmemesidir. Biraz açarsak, FED eğer daha önceki söylemlerinin aksine (diğer bir deyişle enflasyonun daha önemli olduğu) ani bir kararla gösterge faizlerini indirmiş olsa idi, o zaman piyasalarda risk algılaması daha farklı olabilecek, piyasa oyuncuları krizin çok ciddi boyutlara gelebileceğinden FED’in bile endişe duyduğu hissine kapılarak belki de faiz indirimin etkisini hemen yok edeceklerdi. Bu bağlamda FED temkinli politika izleyerek hem piyasaların ateşini bir miktar düşürmüş hem de piyada geçici de olsa rahatlamaya sebep olmuştur.

Neden geçici rahatlama?

İlk başlarda emlak piyasalarındaki krizle başlayan ve kaldıraç etkisi ile tüm dünyaya yayılan krizden darbe yiyen finansal kurumların, sadece iskonto oranlarının indirilmesi ile kredi musluklarını yeniden açmaları beklenmiyor. Kredi piyasasında rahatlama için bundan sonrasında daha ciddi ve kalıcı önlemler gerektiğini söylemek bizce de çok yanlış olmaz. Bundan sonra merkez bankalarından beklenen faiz indirimlerinin gelmesi, piyasalardaki durumu bir miktar daha sakileştirebilir. Önümüzde 18 Eylülde yapılacak olan FED toplantısı var ve artık bırada piyasa oyuncuları gösterge faizde indirim olacak mı olmayacak mı diye değil, indirim 50 baz puan mı olur diye konuşmaya çoktan başladılar bile.

Türk mali piyasaları tüm bu gelişmelerden nasıl etkilenecek?

Türkiye son dönemde carry trade denilen sermaye hareketinden etkilenen ülkelerin başını çektiği için hiç şüphesiz küresel krizin en çok etkliyeceği ülke olacaktır. Türk Lirasındaki aşırı değerlenme ve faizlerin çok yüksek seviyelerde seyretmesi carry trade pozisyonları için Türkiye’yi dünyadaki en cazip ülke yapmıştı. Hali hazırda baktığımızda ise mali piyasaların verdiği tepki diğer gelişmekte olan ülkelerdeki tepkiye göre çokda farklı değildir. Bizce bunun en önemli nedeni faizlerin çok yüksek oluşu ve piyasadaki sıcak paranın bu kadar yüksek bir getiriyi hiç bir yerde elde edemeyeceği gerçeğidir. Bu bağlamda ülkeye girmiş olan sermaye çok kolay çıkmak istememektedir. Ancak bu durumun daha ne kadar gideceği de likidite koşulları ile çok yakından ilişkilidir. Piyasalarda güven tesis edilmesi ile birlikte carry trade eğilimi yeniden baş gösterebilir. Ancak, bunun için öncelikle piyasaların dengelenmesi gerekiyor. Bunun da çok kolay olmayacağını düşünüyoruz.

Parite beklentileri

Beklentiyi not edelim .

JP Morgan analistleri, Yen carry tradelerin pozisyon kapatmalarına bağlı olarak Dolar/Yen paritesinin yıl sonuna kadar 110-115 aralığında kalmasını bekliyorlar.

Analistler, piyasaların istikrar kazanması ve carry tradelerin tekrar başlaması ile Dolar-Yen paritesinin gelecek yıl yükselişe geçebileceğini vurguluyorlar.

Ancak Tantallon Research Japanhedge fonu CEO'su Jesper Koll, bu görüşe katılmadığını belirterek, piyasaların kısa vadede sakinleşmesini beklemediklerini ifade ediyor.

Koll, global piyasalardaki dalgalanmasının ABD ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturması halinde, Dolar/Yen paritesinin daha da aşağı geleceğini savunuyor.

Dolar/Yen paritesinde 110 ve altı seviyeler USD/YTL 'de 1,42 üzerini gündeme getirebilir diye düşünüyoruz.

kaynak : dünya gazetesi

17 Ağustos 2007 Cuma

Kısa Vadeli Kur Tahmini

Bu sabah EUR/JPY paritesi 149,40 ,USD/JPY paritesi 111.70 ' gördü .O arada USD/YTL seviyesi ise 1.42 düzeyinde idi .

Başka bir parametreye dayanmadan ve nedenlerini sorgulamadan çok kısa vadeli EURO/JPY ,USD/JPY pariteleri bu seviyeleri aşağı yönlü kırmazsa USD/YTL 1,42 'leri aşmaz şeklinde basit bir öngörü yapalım.

Bakalım tutacak mı ?

16 Ağustos 2007 Perşembe

Kur Yükselişlerinde İhracatçılar Ne Yapmalı ?

İhracata yönelik üretim yapan sektörlerde çeşitli birlikler ,dernekler kur artmıyor diye ortalığı birbirine katıyor .

Kurun artmamasının firmalara verimliliği öğrettiği düşüncesindeyiz .

İşte alın şimdi kur artıyor ,peki siz ne yapıyorsunuz ?

Firmalarda yaşanacak senaryoyu biz şimdiden anlatalım .

İhracata yönelik satış yapanlar bu günlerde kesin çok mutlular ,kurun geleceği konusunda belki de pembe rüyalar görmeye de başladılar .

Ama Unutmayın ki bu rüyanında bir sonu var ,kur da sonsuza kadar yukarıya gitmeyecek .

Bu dönemde ileriye yönelik yüksek kur garantisi için en azından Forward ,belki komisyon bedeliyle ileri vadeli işlemi yapıp yapmama hakkı satın alınarak option işlemleri yapılması gerekiyor.

Farkında olmadan yaşanan gelir kaybını azaltabilecek bu tür işlemleri ne zaman yapmanız gerektiği ise bilgi ,sıkı ve doğru piyasa takibi gerektirmekte ,zamanlaması konusunda sağlıklı karar vermek maalesef bir iki haber okumakla olmuyor ,biraz uzmanlık işi .

Firmaların küçük hesapların peşinde koşmaktan kur riskine karşı kendisini hedge edebileceği bu tür işlemleri yapmamasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Orta Vadeli Piyasa Öngörüleri

Dünya piyasalarında stres artmaya başladı .

8 Haziran 2007 tarihinde Ekonomist 'in '' Saadet Zincirinin Sonumu Geldi ? '' başlıklı yazısında şöyle bir paragraf vardı ;

Geçtiğimiz Çarşamba günü Morgan Stanley bir rapor yayınladı ve analizlerinin çok güçlü satış sinyali verdiğini, bunun geçmişte sadece 5 kez gerçekleştiğini (buna Amerika'da 19 Ekim 1987'de yaşanan ve Dow Jones'un bir günde tam %24 değer yitirdiği Kara Pazartesi de dahil) ve her seferinde borsaların %15-25 arasında düştüğünü ve bu sefer durumun daha da ciddi olabileceği uyarısını yapıyordu. Borsalarda fiyat kazanç oranlarının %20'lere ulaştığı ve bu durumun sürdürülemez olduğunun altı çiziliyordu.

Bu günkü Star gazetesinde Salih Hoca önümüzdeki dönem beklentisini yazmış ,somut öngörü yaptığından yazının özetini bir kenara not edelim .

Dışarıdaki kargaşa Türkiye’ye sıçrayabilir. Bu... Büyük çapta carry trade’in çözülüp çözülmeyeceğine bağlı.

Önce carry trade çözülmesinden ne kastettiğimizi açıklayalım. İlişikte Euro-Yen kurunun gidişini veriyoruz. Euro-yen Carry trade psikolojisini en açık şekilde sembolize eden gösterge. Dikkat ederseniz son çalkantı boyunca sadece 168’den 161’e gerilemiş. Yüzde beşlik bir düşüş.

İlginçtir... YTL-dolar kuru da bu gibi bir oranda yükseldi. Oysa Euro-Yen kurunda normal seviye 120’lerde... Diğer bir deyimle eğer carry trade çözülürse bu kurun yüzde 25 gerilemesi söz konusu. Carry trade çözülmesinden kastımız da işte bu..

Eğer Euro-Yen 120’ye doğru gidecekse... YTL de bu durumda 1.70’e doğru yönelecek demektir...

Her ne olursa olsun bizce carry trade bu çalkantı sırasında bu kadar çözülmez.

Peki YTL’nin 1.40’lara gitmesi olasılığı var mı? Bunu engelleyecek olumlu parametreler şöyle...

- Japonya faizleri yükseltmeyecek. Amerika veya TCMB de faizleri fazla düşürmeyecek. Faiz farkı önümüzdeki dönemde de büyük çapta korunacak

- FED ve ECB piyasalara müdahaleleri sürdürecek ve gerekirse faiz indirecek. Yeni ve kritik bir parametre...

- Dünya ekonomisi ise aslında gayet iyi gidiyor. Türkiye benzeri emerging piyasalarda ekonomik koşullar olumlu. Büyüme iyi.

- Özelikle son seçimler nedeniyle Türkiye emerging piyasalar arasında daha da avantajlı bir konumda

Bunlar carry trade’i güçlendiren koşullar. Carry trade’in çözülmesi yönünde etki yapan faktörler ise şunlar.

- Likidite sıkışıklığı bir süre sonra carry trade için borçlanmış olan oyuncuları da vurabilir. Ama bunun için önce emerging piyasa bonolarının değer kaybetmesi gerekir. Çünkü bu bonolar döviz borçlanmaya karşı tutulan teminatları oluşturuyor. Ancak bu teminatların değeri düşerse likidite sıkışıklığı söz konusu olabiliyor.

- Emerging piyasa bonoları şu ana kadar kredi piyasalarındaki spread genişlemesinden etkilenmedi. Ama bu değişebilir. Özellikle de geçen hafta yaşananların dünya ekonomisindeki büyümeyi olumsuz etkileyeceği ortaya çıkarsa... Bu nedenle bizim oyuncuların gözü bir yandan iTraxx Crossover’da olmalı... Diğer yanda da Euro-Yen kuru çok yakından izlenmeli. Bunların verdiği bilgiler ilişkili ama aynı değil. iTraxx Crossover Amerika ve Avrupa’daki kredi sorunlarını yansıtıyor. Euro yen kuru ise carry trade’in kapanıp kapanmayacağını gösteriyor.

Sonuç

Bu noktada risk alıp okurlara yönelik olarak bir tahmin yapma zorundayız. Bizce carry trade’in kapanma olasılığı nedir?

Carry trade bizce tümüyle kapanmaz.

Olsa olsa oyuncuların önemli bir kısmı pozisyon kapar Euro-Yen 6 ay içinde maksimum 145-155 aralığına geriler. Burada bir süre seyrettikten sonra da yine yükselmeye başlar. Her ne kadar, 168’i yeniden görmesi zor olsa da...

Bizce yazı önümüzdeki aylar için önemli parametreler içeriyor ,takip edeceğiz .

14 Ağustos 2007 Salı

Ders Çıkartmak Önemli

Bu günkü Sabah 'ta Yaşar Grubu ile ilgili bir yazı var .Bizim ,kısa vadeli başarıların bir anlamı olmadığı ,gerçek başarının uzun vadeli olduğu görüşlerimizlede çakışıyor. Ayrıca iş dünyasının görmesi gereken önemli teşhisler içeriyor.

Atağa geçmeye hazırlanan grup yaşadığı tecrübelerden dersler çıkarmış görünüyor.

Sn.Feyhan Kalpakoğlu 'ndan dinleyelim ;

Grubun yönetim kurulu başkanı Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu, 2007'yi yüzde 20-25 arasında bir büyümeyle kapatacaklarını açıkladı. Türkiye'de artık önlerini görebildiklerini bu nedenle kısa vadeli değil 3 yıllık stratej planları yapmaya başlayacaklarını söyleyen Yaşar Kalpaklıoğlu, "Yeni girilecek ve yoğunlaşacak iş kolları eylülde açıklanacak" dedi. Temmuz itibariyle yeniden yapılanmaya giren Yaşar Grubu'nun üst yönetimi, basın mensuplarıyla haftasonu biraraya geldi.

Artık daha uzun vadeli bir yapılanmaya gittiklerini belirten Yaşar Kalpaklıoğlu burada da organizasyonda ve yapısal anlamda çok ciddi değişiklikler olduğunu kaydetti.

Kısa vadeli problemleri çözen yapıdan daha uzun vadeli gündemi belirleyen bir yönetime geçtiklerini dile getiren Yaşar Kalpaklıoğlu sözlerine şöyle devam etti: "Yatırımların önü açıldı. Yaşar Holding artık büyüme dönemine geçeceği ve kaybedilen zamanı kazanacağı bir üç yıla giriyor. En önemli ihtiyacımız olan sermaye ve insan kapitalini de organize ettik.

" Feyhan Yaşar Kalpaklıoğlu "Kısa vadeli dönemi geçen yıl ortadan kaldırdık. Artık uzun vadeli plan yapma imkânı bulduk. Şimdi büyüme zamanı diyebiliriz. Belki daha temkinli ama fırsatların olduğu bir dönem" diye konuştu.

Yaşar Grubuna başarılar diliyoruz .

13 Ağustos 2007 Pazartesi

İş Kurmak İçin İşi Bilmek Gerekli mi ?

İnsanlar yeni bir iş kurmak için genelde o konuda tecrübeli olmak gerektiğine inanırlar .

Bazıları da bunun tersini yapar ve işi bilenlerden daha başarılı da olur.

Doğru sektör seçimi ,iş planı yaparak işi yönetmek veya yönettirmek işi bilmekten sistem doğru kurulmuşsa daha başarılıdır.

Örnek mi ? Ülkemizde de bu başarılar var.Bizce bu tür başarıların en önemli nedenlerinden biri ise diğerlerinin kurumsallaşamaması .

Bankacılık sektörüne giren ve başarılı olan gruplardan ,sektörün içinden gelip patron olanlar hariç işi bilen var mıydı ?

Perakende de Tansaş ,Gima-Endi örneklerinde patronların bu sektörde daha önce tecrübeleri varmıydı ?

Esas Holding modelinde ortakların girdikleri işlerde geçmişleri var mı ?

Doğuş Grubu Doğuş Otomotiv öncesi sektörde fazla tecrübelimiydi ?

Zorlu Grubu Vestel 'i almadan önce bir elektronik devimiydi ?

Bu soruların hepsinin tek bir cevabı var '' hayır ''

Elde ettikleri başarılarda ortak nokta '' Dünyaya diğerlerinden daha fazla ayak uydurmak ''

Bizdeki başarılı gruplarda eksik var mı ? Fikir üretmeye ,Ar - Ge 'ye dayalı dünya çapında bir başarıları henüz yok ,yalnız bazılarının bu konuda çabalarının olduğunu basından takip ediyoruz.

Aslında görünen ülkemizde iş hayatında başarılı olmanın ,gelişmiş ülkelerden nisbi olarak kolay olduğu ;

Çünkü gelişmiş dünya 'da Farklı bir şeyler yaratmadan ,Ar -Ge 'ye önem vermeden ,ekip çalışmasını ve çalışanları önemsemeden önemli bir başarı elde etmek gerçekten zor.

Diğer bir çokları eski kafada gitmeye devam ettikleri sürece yukarıda belirttiğimiz gruplar ve benzerlerinin yerel pazarda yeni başarıları bizi şaşırtmayacak ...

Beklentimiz ise bizi şaşırtacak global başarılar

3 Ağustos 2007 Cuma

Şaka Gibi

Türkiye, 2050’nin yeni G-7’lerinden olacak

Ernst & Young’ın, 800 uluslararası yöneticiyle yaptığı “Avrupa’da Yatırım Çekiciliği” konulu anket sonuçlarına göre, 2050 yılında, gelişmekte olan yedi ülkenin ekonomisinin, G7'yi oluşturan gelişmiş yedi ülkeyi geçecek. Bu ülkelerden biri de Türkiye olacak.

Danışmanlık şirketi Ernst&Young’ın, anketine katılan 800 uluslararası üst düzey yönetici, 2050 yılında Rusya, Brezilya, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika ve Türkiye’nin toplam Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH)’nın, G-7 ülkelerinin toplam GSMH’sını geçeceğini öngörüyor.

Ankette, bu ülkelerin küresel yatırımlara paralel bir şekilde altyapı, değer yaratan yatırımlar, şeffaflık, açıklık ve eşitlik konularındaki kaydedecekleri gelişmelerin bu öngörüyü etkileyebilecek temel sorunlar olarak gösterildi.

Türkiye’nin cazibesi artacak
Ankette yer alan “Avrupa’nın cazibesi artacak mı?” sorusuna verilen yanıtlara göre, uluslararası üst düzey yöneticilerin yarıdan fazlası Avrupa’nın çekiciliğinin artacağını düşünüyor ve özellikle Orta Avrupa’nın gelecek 3 yılda en cazip bölge olmasını bekliyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Güney Doğu Avrupa’nın cazibesinin artacağına inan yöneticilerin oranı ise yüzde 48 oldu.

Böyle bir hayale kendimizi kaptırmışken bir an için kişi başı Milli Gelirdede aynı şeyi görür gibi oluyoruz.

Bir firmaların durumuna bakıyoruz ,bir yazıya bakıyoruz ,gerçekten bir anlam veremiyoruz.

Anlam verilebilecek tek şey ise yeni gelen gençlerin bunu başaracağına olan inancımız .

Kaynak : www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=75207&KOS_KOD=43&ForArsiv=1

Çalışanlara Farklı Bir Bakış

Merzifon’da konfeksiyon okuyana 50 YTL burs var

Bu farklı bakış açısını APS Giyim 'in patronu Sn. Osman Benzeş 'den dinleyelim .

"Merzifon’a 11 milyon dolarlık yatırım yaptım. Şimdi Amasya’nın Merzifon ilçesi ile Suluova’daki meslek lisesi öğrencilerinden konfeksiyon bölümünü seçenlere ayda 50 YTL burs vermeye başladım. Amacım, eğitimli kalifiye elemanlara kavuşmak."

Benzeş, işçilerine bir de söz vermiş: "Yatırım maliyetimi kurtardıktan sonra, gelirimizin yüzde 50’sini sizinle paylaşacağım."

Firma Çalışanlarının da yüksek verimlilikle çalışarak amorti süresinin kısalmasına katkıda bulunacaklarına inanıyoruz .

Kaynak : www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7014812.asp?yazarid=44&gid=61&a=641911

Kobiler İçin Önemli

İ.S.O 'nun KOBİ 'ler için YENİ İŞ GELİŞTİRME EĞİTİM PROGRAMI

İstanbul Sanayi Odası KOBİ 'lerin global dünyaya uyum sağlayabilmeleri için bir program hazırlamış ,

İlgilenenler için ;

“KOBİ’ler için Yeni İş Geliştirme Eğitim Programı”, yeni iş alanlarına girmeyi veya yeni pazarlara açılmayı planlayan firmalara yol göstermek amacıyla, “stratejik kavramlar”, “ön hazırlıklar”, “iş planı” gibi temel kavram ve metotları kapsayan ve uygulama bölümleri ile katılımcılara öğrendiklerini iş yaşamına taşıma imkanı sağlayan bir eğitim programı olarak tasarlanmıştır.

Kimler Yararlanabilir ?

Yeni iş geliştirmek, yeni sektörlere girmek isteyen firmalar

Girişimci sanayiciler

Firma sahipleri

Üst düzey yöneticiler, profesyoneller

İş Geliştirme, Stratejik Planlama sorumluları ve çalışanları

Pazarlama sorumluları

“KOBİ’ler için YENİ İŞ GELİŞTİRME Eğitim Programı”, genel katılıma açık veya kurumlara özel olarak tasarlanıp uygulanabilmektedir.

Katılımcı sayısı 20-25 kişi ile sınırlandırılmaktadır.


Bu program, katılımcılara küresel pazarda rekabet edecek sürdürülebilir iş fırsatlarını belirlemeleri ve geliştirmeleri için gerekli bilgi ve yetkinliği kazandıracak şekilde tasarlanmıştır.

Bu Eğitim Programı sonunda katılımcılar;

-Yeni iş geliştirme yeteneğinin önemini firmaları açısından açıklayabilecek,
-Yeni iş geliştirme konusundaki temel kavram ve metotları tanımlayabilecek,
-Müşteri beklentileri doğrultusunda firmalarının ürün yelpazesini yeniden değerlendirebilecek,

-Firmalarını, iş birimi ve ürün-hizmet seviyesinde stratejik açıdan irdeyebilecek,
-Konuyla ilgili güncel teknikleri ve araştırma yöntemlerini kullanarak, yeni iş fikirleri geliştirebilecek,
-Firmanın dış çevresindeki tehdit ve fırsatları analiz edebilecek,
-Firmanın zayıf ve kuvvetli yönlerini belirleyebilecek,
-Firmanın misyon, vizyon ve hedeflerini, kuralına uygun şekilde tespit edebilecek,
-Analiz sonuçları doğrultusunda kurum, iş birimi ve ürün bazında hedefler koyabilecek ve bunlara ulaşmak için strateji geliştirebilecek,
-Stratejileri uygulayabilmek için pazarlama planı, kaynak planlaması ve uygulama adımlarını içeren iş planlarını hazırlayabilecektir .

Detaylı bilgi : www.iso.org.tr/tr/egitim/yig/icerik.asp

2 Ağustos 2007 Perşembe

Bill Gates 'e Hesap Sormak

Akşam 'da Işınsu Kaygusuz 'un hazırladığı Microsoft 'daki Türklerle ilgili bir yazı dizisi var .

Yazıdan farklı yorumlar çıkarmak mümkün ;

150 civarında Türk beyin bu firmada çalışıyor.Murat Onuk ile yapılan röportajdan bazı bölümleri alıp değerlendirelim .

Murat Onuk sorularımızı yanıtladı:

MS’de çalışmak için başvurular nasıl oluyor?

Temelde iki türlü MS’ye giriyorlar. Birinci grup daha önce Amerika’ya gelenler. Üniversiteden sonra başvurup giriyorlar. İkinci grup ise, MS’den her sene Türkiye’ye gelip iş görüşmeleri yapıyorlar ve beğendiklerini işe alıyorlar.

Peki neden Türkiye?

Çünkü buradan oraya giden çocukların hepsi çok süper zeki çocuklar.

Amerika neden yurtdışından yazılım konusunda eleman alıyor. Orada bu konuda iyi eğitilmiş kimseler yok mu?

Amerika’da teknik eleman konusunda çok ciddi bir boşluk var. Amerikan üniversiteleri şu anda yeterince teknik adam, yazılım geliştiricisi yetiştiremiyor.

Bill Gates’e hesap sormak

Çalışma ortamınızdan bahsedelim. Orada işler nasıl yürüyor?

MS dünyanın en iyi şirketlerinden biri. Çünkü MS’de kimseyi kolay ikna etmeniz mümkün değil. Önce doğru olduğunu ispatlamanız lazım. Örneğin toplantılarımızda Bill Gates yaptığı işi anlatıyor. Hindistan’dan yeni gelmiş 23 yaşında bir genç kalkıyor diyor ki ‘Şurası şöyle olmuş, ben beğenmedim, niye böyle yaptınız?’ Bill Gates dediğimiz dünyanın en zengin adamı, kızarıyor, bozarıyor, terliyor ve o insanlara o şeyi anlatmaya çalışıyor.

Son bölüm beyinlerdeki gelişmişlik ve kültürel bakış açısı konularında önemli ipucları veriyor.

Kendimize soralım , Bizde herhangi bir firmada patrona Bill Gates 'e sorulan soruları sorma şansınız varmı ?

Var tabi ,yalnız önce eşyalarınızı toplayın ki kovulduktan sonra kolaylık olsun

O yüzden hiç bir sektörde yerel Microsoftlarımız da doğal olarak bulunamıyor .

1 Ağustos 2007 Çarşamba

Büyük Başarı

İş Dünyamız yine büyük bir başarıya imza atmış ,

6 ayda KOBİ'lerin kaçırdığı AB fonu 3.5 milyar euro

'' KOBİ Danışmanları Derneği (KOBİDA) Başkanı Mehmet Önder, yaptığı yazılı açıklamada, Avrupa Birliği'nin (AB), 2007 ile 2013 yıllarını kapsayan 7. Çerçeve Programı’nda KOBİ’lere 50.5 milyar euro bütçe ayırdığını, program kapsamında 2007 yılının ilk 6 ayında IT, iletişim, nano-teknoloji, enerji, Ar-Ge, çevre, güvenlik, uzay gibi konularda, bütçesi 3.5 milyar euroyu bulan çeşitli projeler açıldığını hatırlattı.

Önder, projelere yeterli ilgi göstermeyen Türk KOBİ’lerinin 2007 yılının ilk yarısında, yeni buluşlar, yeni fikirler ve Ar-Ge projelerini kapsayan 3.5 milyar Euro AB fonunu kaçırdığını söyledi. ''

Yalnız bu başarıya sivil toplum kuruluşlarımız yeterince ayak uyduramamış ,

'' AB, Türk ve Bulgar sivil topluk kuruluşlarının hazırladığı 45 işbirliği projesine 2003 yılında 835 bin, 2005 yılında ise 1 milyon euro olmak üzere toplam 1 milyon 835 bin euro kaynak aktardı. ''

Bu başarı karşısında hiç şaşırmıyoruz .

Çünkü ;Konular her nekadar gelişmiş ülkelerce çok önemliysede bu kafa yapısıyla bize ilginç gelmemesi çok doğal .

'' Türk şirketleri Avrupa’da yeni buluşlar, yeni fikirler, teknoloji ve Ar-Ge çalışmalarını desteklemek amacıyla oluşturulan 7. Çerçeve Programı’na bu yılın ilk yarısında yeterli ilgi göstermedi. ''

Guiness 'e başvurmayı düşünüyoruz ,ama bu konulardaki rekorlara yer veriyor mu ? emin değiliz

kaynak : Referans gazetesi