26 Haziran 2007 Salı

Bankacılık Sektörü’nde Yabancı Ağırlığı

Son yıllarda gözlemlediğimiz Türkiye’ye yabancı
sermaye akışı özellikle Bankacılık sektöründe
yoğunlaşmış durumda. Çok değil bundan 10 yıl kadar
once Türkiye’de yabancı bankaların ağırlığı aktif
büyüklüğü açısından toplamda %3’ü geçmezken bu oran
şimdilerde %40’ları geçmiş durumda. Yabancı sermaye
sadece banka sektörüne gelmiyor hiç şüphesiz. Sigorta,
ilaç, perakende gibi sektörlerde de yoğun yabancı
ilgisi ile karşı karşıyayız.

Bu denli yoğun yabancı sermaye çekmemizin nedenlerine
bakacak olursak, birincisi tüm dünyada küreselleşme
adı altında özellikle az gelişmiş ülkelerdeki önemli
sektörler dev şirketler tarafından satın alınmakta,
yerli sermayenin katma değeri düşük ve stratejik önem
arz etmeyen sektörlerde yoğunlaşması sağlanmaktadır.

Bu açıdan Türkiye’de diğer gelişmekte olan ülkelerde
olduğu gibi küreselleşmenin getirdiği kaçınılmaz
sonuçlarla karşı karşıyadır. İkincisi yerli sermaye
yabancı dev şirketlerle rekabet edebilme gücünü
giderek kaybetmekte ve yabancılara satış ister istemez
kaçınılmaz bir hal almaktadır.

Hiç şüphesiz ülkeye sermaye akışı olumlu olarak değerlendirilmelidir. Ancak gelen sermayenin yeni yatırım (green-field investment) yerine mevcut şirketleri satın almak şeklinde olması tercih edilen bir durum olmamalıdır. Üstelik herhangi bir sektörde hakimiyetin yabancı sermayenin eline geçmesi de son derece sakıncalı olabilir. Bu anlamda baktığımızda özellikle Bankacılık gibi tüm ekonomiyi etkileyen
sektörlerde yabancı payının bu denli artmış olması gelecek açısından kaygı verici bir duruma işaret etmektedir.

Turkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerde hal boyleyken enteresan olan durum gelişmiş ülkelerde Bankacılık sektorunde yabancı payının oldukça dusuk
seviyelerde seyretmesidir.


Bankacılık sektorunde yabancı payı ornegin Almanya’da %5, Italya’da %8,İspanya’da %10, Avusturya ve Fransa’da %19 seviyelerindeyken bu oran bizim gibi gelişmekte olan ulkelerde çok yuksek seviyelere cıkmaktadır.

Ornegin Estonya’da %100, Çek Cumhuriyeti’nde %95, Slovakya’da %93, Meksika’da %82, Macaristan ve Polonya’da %65,Arjantin’de %48, Peru’da %47, Şili’de %42’lere
dayanmıştır.


AB ülkeleri bankacılığın ulusal sermayenin elinde kalması için uğraş verirken Türkiye gibi ülkelerde bu denli hızlı bir yabancılaşmanın teşvik edilmesini
anlamak zor görünüyor.

Türkiye açısından bundan sonra yapılacak olan Bankacılık sektöründe milli
çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmek olmalıdır. Bu bağlamda sektorde yabancı payına bir ust sınır getirilmesi gerektigi de oldukça açıktır.



Ekonomist tarafından gönderilmiştir.

22 Haziran 2007 Cuma

Büyüme beklenen sektörler

Referans 'tan Jale Özgentürk 'ün haberi ;

Fonların korkusu yok Türkiye parlayan yıldız

Türkiye son iki ayda yaşanan krizlere rağmen yabancı yatırım çekmeye devam ediyor. Deva Holding'i satın alan Global Equities Management'ın Türkiye Genel Müdürü Enver Öztaş yabancıların siyasetten çok ekonomiye baktığını belirterek işlerin iyi gittiğini söyledi.

700 milyon doları yöneten şirket, bu fonun yüzde 50'sini üç yıldır Türkiye'ye yönlendirmiş durumda. Deva Holding hisselerini satın alan GEM, şimdi de yeni yatırımlara hazırlanıyor.

Öztaş, birkaç yıl önce sadece kendileri değil birçok fonun gündeminde bile olmayan Türkiye'nin şimdi "kaçırılmaz fırsat" olarak görüldüğünü anlatıyor. "Gelişmekte olan ülkeler bu fonların en önemli hedefi. Nerede fırsat varsa oraya gider. Son üç yıldır Türkiye bizim için önemli" diyen Öztaş, önümüzdeki günlerde şirket satın almaları için yeni bir fon oluşturacaklarını söylüyor. Bu fonun miktarı ise 500 milyon dolar olacakmış.
Şimdi şirket aramaya başlamışlar. Birçok şirket incelemeye alınmış. Henüz isim vermese de yakın zamanda şirket satın almaları konusunda önemli adımlar atacaklarını söylüyor Öztaş.
Hangi sektörler cazip sorusunu ise sektör analizleri yapan Toygar Dinçer şöyle yanıtlıyor:

"Büyümenin olacağı sektörler bankacılık, finans, sigortacılık ve ilaç. İlaç dünyada da yükselme trendinde olan bir sektör. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kullanılan ilaç miktarı hâlâ çok düşük. Enerji sektörü önemli. Bir rapora göre elektrik ihtiyacını karşılamak için yapılacak yatırım tutarı 4-5 milyar dolar. Bu da büyüme olarak açıklanmıştı. İnşaat ise durgunluk içinde

21 Haziran 2007 Perşembe

İlaç Sektörü’nde Beklentiler

Dünya’nın önde gelen danışmanlık şirketlerinden Price
Waterhouse Coopers (PWC)’nin 13 Haziran 2007 tarihinde
yayınladığı dünya ilaç sektörü raporuna göre, 2020
yılında ilaç pazarının iki kattan fazla büyüyerek 1.3
trilyon dolara ulaşacağı tahmini yapılıyor. Büyümenin,
nüfusun giderek yaşlanması, obezitenin ve refah
seviyesinin yukselmesi ve tum bu faktorlerin ilaca
olan talepte artisa yolacmasi ile gerceklesmesi
bekleniyor.

Raporda 2020 yılında tüm dünyadaki ilaç
satışlarının beşte birinin ise Brezilya, Çin,
Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya ve Türkiye
tarafından gerçekleştirileceği de belirtiliyor.
Dünya ilaç sektörü son yıllarda hızlı bir büyüme
süreci içerisine girmiştir. Büyümenin sebepleri
arasında yaşlı nüfusun artması, patent sürelerinin
uzaması, bireysel ilaçların gelişmesi, sosyal güvenlik
müesseseleri kapsamının genişlemesi ve yaygınlaşması,
biyolojik ve biyoteknoloji ürünlerinin artması ve
yaygınlaşması gibi etkenler bulunmaktadır. Bunun
yanısıra ilaç kullanımının özellikle gelişmekte olan
ülkelerde hızla yaygınlaştırılıyor olması da dünya
ilaç endüstrisinin büyümesine yol açan en önemli
faktörlerden biridir.

Dünya pazarındaki büyümelere paralel olarak,
Türkiye’de de ilaç sektörü büyümektedir. Bunun
sonucunda da sektördeki stratejik ortaklıklar ve
birleşmeler de artmaktadır. Sektörde son satın
alımlardan biri de Çek asıllı Zentiva şirketinin
Eczacıbaşı İlaç şirketinin ilaç operasyonlarının
%75’ini 600 milyon dolar ödeyerek satın alması
olmuştur. Pazarın ilerleyen yıllar içerisinde
büyüyeceği ön görüldüğünden bu tip ortaklıkların da
artacağı düşünülmektedir.
Türkiye ilaç sektöründeki en son gelişmelerden biri,
Sosyal Güvenlik reformu çerçevesinde, Sosyal
Sigortalar Kurumu (SSK), Bağkur ve Emekli Sandığı,
Sağlık Bakanlığı'nın kontrolünde tek bir çatı altında
birleştirilmesidir. Bu reform paketinin mecliste
onaylanmasının ardından herkesin aynı tip hastanelerde
tedavi edilebilmesinin yolu da açılmıştır. Buna ek
olarak hükümet, seçim öncesinde ilaç şirketlerini
sevindiren bir uygulamayı daha yürürlüğe koymuştur.
Buna göre daha önceden heyet raporu gerektiren
durumların bile artık tek bir doktor onayıyla ve 2 yıl
boyunca başka reçeteye ihtiyaç duyulmadan hasta
tarafından eczanelerden direkt olarak alınabilmesi
mümkün kılınmıştır. Bürokratik engelleri ortadan
kaldırması nedeni ile bu uygulamanın ilaç satışlarını
arttırıcı bir etki yapması kaçınılmaz olacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye’de ilaç sektörü hem hızlı bir
gelişmeye hem de yabancı sermaye çekmeye devam
etmektedir. Sektörün çok yatırım gerektiren bir yapıda
olması da zaten yabancı sermaye zorunluluğunu
kaçınılmaz kılmaktadır. Dikkat edilmesi gereken en
önemli nokta ise tüm uygulamaların Türkiye’de ilaç
satışlarını arttırıcı yönde teşvik yaratıyor
olmasıdır. PWC’nin raporunda da öngördüğü gibi
Türkiye’nin 2020 yılında en çok ilaç satılan 10. ülke
konumuna yükselmesi herhalde yabancı ilaç firmalarının
iştahını daha da açacaktır.


Ekonomist tarafından gönderilmiştir .

19 Haziran 2007 Salı

Zekanı Kullanırsan

İyi bir fikir varsa büyük kazanca dönüşmesi bazen küçük firmalarda bile olabiliyor .Bazense büyük görünen firmalardaki vizyonsuzluk ve beceriksizlik ise bunun tersine neden oluyor.

Biz kötü örneklere değinmeyeceğiz ,zaten fazlasıyla varlar .

Amerika ‘da yaşanmakta olan güzel bir örnek var .Yılda 25 milyar adet deterjan satılan bir pazarda ,üstelik devlerin cirit attığı bir dünyada, neden olmasın ?

Bu firma gerçekten çok küçük ,

Bir C.F.O ,bir ürün müdürü , diğer iki çalışan ise öğrenci ,

Üretim ,sipariş alımı gibi işlerini anlaşmalı oldukları firmalara yaptırıyorlar .

Şöyle diyorlar ,

Çoğu deterjan enzim içerir . enzim örneğin kan ve gıda lekesini çözer , fakat protein bulamazsa kumaşa zarar verir ,ayrıca çevre açısından da zararlıdır.

Cot ‘n wash satışlarını gıda marketlerinde ,Wal Mart ‘larda yapıyor.

18 Haziran 2007 Pazartesi

Yabancı Sermayenin Gözü Genç Nüfusta

Genç Pazar 'ın Profili

Sayıları daha fazla: Gençler, orta yaşlıların iki katına yakın bir nüfus kitlesine sahip bulunuyor. 20 ile 40 yaş arasındaki nüfus 24 milyon kişiye yaklaşırken 40 ile 60 yaş arasındaki nüfus ise 11 milyon 900 bin kişide kalıyor

Eğitim düzeyleri daha yüksek: 20 ile 40 yaş arasındaki nüfus içinde okuma-yazma bilenlerin oranı yüzde 94 oranında. Bu oran 40-60 yaş arasında yüzde 77'yi aşamıyor

Gençler daha 'kentli': Kentlerde 40-60 yaş grubunda olanlardan 25 yıldır kentte yaşayanların oranı yüzde 33'te kalıyor. Genç kitlede ise doğuşundan itibaren kentte yaşayanların oranı yüzde 60'ın üstüne çıkıyor.

Bilişimde gençler açık ara önde: İnternet kullananların yüzde 85'i 40 yaşın altındaki nüfustan oluşuyor.

İnternet kullananların ancak yüzde 15'i 40 yaşın üzerinde.

Tüketim eğilimi güçlü : Genç nüfus keyifli bir alışveriş ortamında ihtiyaçlarını karşılamaya önem veriyor ve gelirlerinin imkân verdiği ölçüde markalaşmış ürünlere yöneliyor.

'Bugünü yaşama' özlemi yaygın: Günümüzün genç kuşağı ise daha çok "bugünü yaşamaktan" yana. Hayat felsefesi, bugüne ve geleceğe yönelik olan bu kitlenin maddi imkânlarının artması, tüketim harcamalarını istikrarlı bir şekilde yükseltecek ve iç pazarı genişletecek.

Tüketimde çeşitlenme: Genç kuşağın çekirdek ailesinde ise çocuk sayısı az olduğu için zorunlu ihtiyaç maddelerine gelirin yüzde 60 dolayında bir bölümü harcanıyor ve bunların dışındaki mal ve hizmetler için biraz para kalabiliyor.

Kaynak :Referans iş hayatı işletme yönetimi

17 Haziran 2007 Pazar

Dünyanın Her Yerinde

SSCB ‘nin dağılmasıyla birlikte Rusya ‘ya giden ilk girişimciler arasındaydı , 15 yıl ve 2 kriz sonrası tarım makineleri ihracatçısı olarak hala oradaydı .Rusya yanısıra Ukrayna , Kazakistan ve Kuzey Çin ‘ede ihracat yapıyor ,2007 rakamlarıyla gelirinin yaklaşık % 40 ‘ını bu ülkelerden elde ediyor.

Howard 1992 ‘de Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte bu ülkelere yatırım yapmamnın karlı ve uzun vadeli olabileceğini düşündü .

Kendisinden dinleyelim ,

Ailem Fargo North Dakota ‘da yaşar ,3 nesilden bu yana sanayiciyiz.Büyükbabamın şirketi bobcat yükleyiciyi yarattı ,Babam ve amcam Steiger isimli firmalarıla 4 çeker traktör yaptı ve satışlarını bu sayede 2 milyon USD ‘den 100 milyon USD ‘ye çıkardı .

Babamın talimatıyla 1970 ‘lerde Macaristana gittim ,o dönem bir devlet firmasıyla tekerlek aksı üretimi için bir ortaklık kurmuştuk ,

1977 ‘de ben ve kardeşim Concorde adıyla kendi firmamızı kurduk , Orijinal fikir 3.dünya ülkelerindeki fakir çiftçilerin işlerini kolaylaştıracak bir traktör geliştirmekti.

Fakat daha sonra gerçekle yüzleştik ,Global yoksulluk bizim aşabileceğimiz bir şey değildi. Bu arada Phonamatik tohumlama konusunda Pazar lideri olmuştuk ,1996 ‘da firmayı Case Corp.‘a sattık.

1991 ‘de Amity ‘nin yalnızca 10 milyon USD geliri vardı .Dış pazarlara açıldık ,1992 ‘de kendimi Kızıl Meydanda buldum ,gördümki orada Ruslar için umut ve zorluklar hakimdi ,Ruble müthiş bire hızla değer kaybediyordu ,İnsanlar sokakta ekmek ,kek satmaya çalışıyorlardı , çok dokunaklıydı .

Sibirya ‘ya geçtim ,çoğu insan orasını çok soğuk ve terkedilmiş bir yer olarak bilir ,ama çok güzel tarım arazileri vardı ,çiftçilik tarzları beni hayal kırıklığına uğratmıştı ayrıca ticaret kavramları yoktu ilk önce barter ‘la başladık .

İnandım ki yabancı bir ülkede iş yapmadan önce o ülkenin tarih ve kültürünü anlamalısınız ,Biraz araştırınca anladımki para kazanmadan önce müşterinin güvenini kazanmalısınız ,çünkü her şey söze dayalıydı .

98 krizinde kendimizi test etme şansı bulduk ,Ruble hızla düşüşe geçmişti ,bu durumda bizde müşterilerimizin ödeme vadelerini uzattık .o yıl 13 mio USD satışımızdan 600,000 USD ‘si geri dönmedi .Kriz sonrası bir çok batılı firma ülkeyi terketti. Şükür ki biz ayakta kalmıştık .

2001 yılından beri tüm müşterilerimiz özel sektörden ,bu durum iş yapmamızı kolaylaştırıyor ,müşteriler ingilizce konuşabiliyor.

Amerikan firmalarının Rusya ‘ya kolay gelmemesi şaşırtıcı değil ,iş yapmak için hızlı büyüyen bir Pazar olmayabilirdi ,artık orta sınıf hızla büyüyor ve daha pahalı ürünlere ilgi duyuyor.eğitimli ve teknolojik yetenekleri yüksek

Rusya ‘ya gitmek hayatımda verdiğim en doğru karardı .O günden beri oraya 100 milyon USD ‘den fazla mal sattım ,bu rakam toplam satışımın % 40 ‘ı ,46 kez Rusyaya gittim .Doğru satış acenteleriyle çalışmıyorsanız ve Rusçanız yoksa orada kısa sürede hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz .

Ayrıca Kuzey Dakota ‘dan 10 firmaya Rusya ‘ya açılması için destek oldum .

Beni en çok mutlu edense oradaki insanların misafirperverliği

12 Haziran 2007 Salı

Online Alışveriş Milyar Dolar ’a Koşuyor

Türkiye’de internetten ticaretin cirosu 200 milyon Dolar’ı aştı. Her yıl katlanarak büyüyen pazarın, 2008’de 1 milyar Dolar’a ulaşacağı tahmin ediliyor. Sanal mağazalar her yıl cirosunu yüzde 100 arttırıyor.

Bir mağaza açtığınızı düşünün. İçinde 1.500 çeşitte toplam 15.000 ürün bulunsun. Bu mağazayı günde 150.000 kişinin ziyaret ettiğini, aralarından yüzlercesinin de alışveriş yaptığını varsayın. Üstelik bu mağaza müşterilerine 24 saat hizmet verebilsin. Tüm bunları sadece 70 metrekarelik ofisinizde ve 15 çalışanınızla yaptığınızı hayal edebilir misiniz?

Mümkün görünmüyor değil mi? Ama internet üzerinden online satış yapan bir web sitesiyle bütün bunlar mümkün. Tüm dünyayı çığ gibi saran internetten alışveriş, ülkemizde de nihayet etkisini göstermeye başladı. Hepsiburada.com ve Estore.com ile hayatımıza giren bu sistemin oluşturduğu pazarın büyüklüğü göz kamaştırıcı boyutlara ulaştı. 2000’li yılların başında sadece 9 milyon Dolar olan online perakende alışveriş hacmi, geçen yıl 200 milyon Dolar’ı aştı. İnternet kullanımının artması ve ADSL’in yaygınlaşması sonucu her geçen gün büyüyen pazarın 2007’yi 240 milyon Dolar ciroyla kapatması bekleniyor. Asıl patlamanın ise 2008 yılında yaşanacağı öngörülüyor. 2008 için uzmanların pazar tahmini tam 1 milyon Dolar.

İnternet Kullanıcı Sayısı Yüzde 700 Arttı
Uzmanlar, online (elektronik) ticarette yaşanan patlamaya gerekçe olarak, ADSL’in yaygınlaşması ve internetin bir eğlence aracı olmaktan çıkıp gündelik hayatın içine girmesini gösteriyor. Rakamlar da uzmanların haklılığını ortaya koyuyor. Çünkü online satış furyasının başladığı 2000’li yıllarda internet kullanıcı sayısı 1 milyonu geçmezken, bugün bu sayı yüzde 700 artışla 16 milyona ulaşmış durumda.

Erken Kalkan Avantajlı

İnternette alışveriş sitesi kurmayı cazip hale getiren en önemli etkense, e-ticaret mağazalarının çoğunun yıllık büyüme oranının yüzde 100’leri aşması. Diğer bir ifadeyle satış siteleri her yıl ziyaretçi sayılarını cirolarını ikiye katlıyor. Geleceğin alışveriş trendinin sanal mağazalarda olacağını öngörüp erken yol alanlar ise büyük bir avantaj yakalamışa benziyor.

Örneğin Hepsiburada.com’un pazar payı yüzde 35. 2006’yı 69 milyon Dolar ciroyla kapatan siteyi Estore.com takip ediyor.

Kaynak:Para Dergisi ,kobifinans

10 Haziran 2007 Pazar

e-ayakkabı 'da Bir Başarı

Kuruluş Tarihi : 1999
2006 yılı itibariyle son 3 yıllık büyüme : % 948
Çalışan Sayısı : 800

1998 ‘de 24 yaşındayken internet reklamları konusunda faaliyet gösteren şirketini 265 milyon USD ‘ye sattı.

Shay ,1 yıl sonra genç bir girişimciyle tanıştı .Nick ‘in o güne kadar hiç kimsenin düşünmediği bir fikri vardı .İnternetten ayakkabı satışı .

Shay etkilendi ve bu işe 500.000 USD yatırım yaptı.

Firma ismini Zappos koydular.2005 ‘te Nick hisselerini Shay ‘a devrederek ayrıldı .

Shay ‘dan dinleyelim

Nick mesaj kutuma bir mesaj bırakmış ve online ayakkabı satışı konusunda bir başlangıç yapmak istiyordu. O güne kadar internetten ayakkabı satışı görülmemişti.Nick ‘inse bu konuda bir geçmişi yoktu ,Kötü bir internet fikri olduğunu düşündüm.

Yalnız Nick perakende ayakkabı pazarının hacminin 40 milyar dolar olduğunun farkındaydı . Asıl ilginç olan satışların % 5 ‘inin katalogdan posta siparişiyle yapılmasıydı. Bu yönü ilgimi çekmişti.

Önceleri yalnızca tavsiyelerde bulundum .Fakat sonra bu işin doğru bir iş olabileceğini farkettim .

Bir cumartesi günü boyunca düşündük ,zappos markası neyi simgeliyordu ?
Önce ayakkabı satışında hizmet veren bir şirket olarak kendimizi tasarladık ,sonra müşteri davranışlarınıda kontrol edebilmemiz gerektiğini düşündük ,bu yüzden mağazamızı büyütttük .

Müşteri davranışlarını anlayabilmek için bayağı bir para harcadık .7 gün 24 saat toptancılarla mağaza arasında mekik dokuduk ,bu çaba ucuz ve verimli değildi ama bize müşterinin istediği ayakkabıyı hızlı anlama yönünde büyük katkılar sağladı .

Yılın 365 günü posta ücreti ödemeden geri alma politikasını oluşturduk.

Çağrı merkezi telefon görüşmelerinin verimini arttırmak için eğer bir müşteri özel bir ayakkabı istiyor ve stoğumuzda yoksa rakiplerimizin internet sitelerine yönlendirdik.

Las Vegas ‘a taşınma kararı aldık ,bulunduğumuz yerde iyi müşteri temsilcileri bulabilmek için çok zaman harcıyorduk.Orada çok sayıda çağrı merkezi vardı ve insanlar bu konuda kariyer yapmak istiyordu.

İnsanlarla mülakat yaptık bizim hizmetimiz konusunda hırslı olanları işe aldık .
Çünkü bu konuda hırslı olmayanların bize bir katkısı olamaz.

Firmanın yıllar itibariyle ciroları :

1999: (Neredeyse hiç )
2000: $ 1.6 mm
2001: $ 8.6 mm
2002: $ 32 mm
2003: $ 70 mm
2004: $184 mm
2005: $370 mm
2006: $597 mm
2007: $800 mm (hedeflenen)

8 Haziran 2007 Cuma

Saadet Zincirinin Sonu 'mu Geldi ?

Son yıllarda tüm dünya borsalarında yaşanan yükselişler yatırımcıların yüzünü güldürüyordu. Global likidite bolluğu sayesinde para hemen hemen tüm ülke borsalarında az ya da çok artışlara yol açıyordu. Uluslararası yatırım yapan fonlar neredeyse aldıkları hisse senedinin ne olduğuna bile bakmadan yatırım yapıyorlardı.

Peki bu likidite bolluğu nereden geliyor ve niye bu kadar sorumsuzca tüm borsalara akmaya devam ediyordu? Cevap aslında çok basitti, son yıllarda emtia fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişler,özellikle petrol fiyatlarında yaşanan artış ve carry trade olarak adlandırılan durum (faizlerin çok düşük olduğu ülkelerde borçlanıp faizlerin yüksek olduğu ülkelerde yatırım yapılması) likiditenin artmasına neden oluyordu. Bu durumda tüm dünyada yaratılan fonların büyük bir kısmının hisse senedi piyasalarına akmasına yol açmıştı.

Geçtiğimiz son 3-4 yıldır bizim borsamızda bu durumdan payını almaya başlamıştı. Kendi iç dinamiklerimizi hesaba katmazsak yurt dışı kaynaklı sıcak para sayesinde IMKB'de rekor üstüne rekor kırıyordu. Oysa içeride deyim yerindeyse fırtınalar kopuyordu. Siyasi alanda yaşanılan tüm tartışmalara rağmen borsamızın bunlara hiç prim vermeyip yükselişine devam etmesi aslında herkesi tedirgin etmeye başlamıştı ya da biz öyle olduğunu sanıyorduk ama gerçekte öylemiydi?

Tabi ki değildi. IMKB'de yabancı payı son üç yılda %50'lerden %70'ler seviyesine yükselmişti. Diğer bir deyişle borsada yatırım yapan her 100 kişiden 70'i yabancıydı ve hernedense onlar bizim iç çekişmelerimizi umursamıyorlardı. Ortada dolaşan söylemler siyasi alanda ne olursa olsun bu likidite bolluğu devam ettiği sürece para size akmaya devam edecek oluyordu.

Peki ne olduda herşey bir anda tersine döndü ve bol olduğu söylenen likidite bir gün aniden daralıverdi? Aslında herkes bu saadet zincirinin artık ne kadar daha böyle gidebileceğini konuşur olmuştu. Bir kriz kapıdaydı ama zamanlaması kestirilemiyordu. Kimine göre bir kaç ay vardı kimiyse bir kaç yıl daha bu trendin devam edeceğini konuşuyordu. Tam da bu sıralarda beklenen sinyal geldi.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Morgan Stanley bir rapor yayınladı ve analizlerinin çok güçlü satış sinyali verdiğini, bunun geçmişte sadece 5 kez gerçekleştiğini (buna Amerika'da 19 Ekim 1987'de yaşanan ve Dow Jones'un bir günde tam %24 değer yitirdiği Kara Pazartesi de dahil) ve her seferinde borsaların %15-25 arasında düştüğünü ve bu sefer durumun daha da ciddi olabileceği uyarısını yapıyordu. Borsalarda fiyat kazanç oranlarının %20'lere ulaştığı ve bu durumun sürdürülemez olduğunun altı çiziliyordu.

İşte beklenen sinyal gelmişti. Tüm borsalar bir anda satış yemeye başladı. Yani herkesin beklediği olmuştu ve sürü psikolojisi burada da devreye girdi, ucuz ya da pahalı olduğuna bakılmaksızın tüm hisseler satılmaya başlandı.

Amerika'da Kara Pazartesi yaşandıktan sonra 2000 yatırımcıyla yapılan bir ankette onlara neden satış yaptıkları sorulmuş. Alınan cevapların %90'ı herkes satıyordu ben de sattım olmuş. İşte şu anda piyasalara hakim olan havada aynen bu şekilde. Herkes satıyor. Satışlar ne zaman normale döner şimdiden kestirmek zor ama gerçek şu ki bu sefer canı yanan daha çok yabancı yatırımcılar.

Aramıza yeni katılan ekonomist 'in ilk yazısı

6 Haziran 2007 Çarşamba

Ayakkabı Dünyaları

37 YTL'ye ayakkabı satan Deichmann 400 mağaza açacak

Türkiye'de üç mağaza ile bir yılda 500 bin çift ayakkabı satan Deichman, önümüzdeki 10 yılda mağaza sayısını 200'e toplam yatırımını ise 126 milyon YTL'ye çıkarmayı planlıyor. Firmanın ucuz ayakkabı satışlarıyla pazardaki dengeleri sarsması bekleniyor.

Dernek ne demiş ?

Özellikle ucuz fiyatlarıyla dikkat çeken ve ayakkabı marketçiliği yapan firma, Avrupa'da 112 milyon çift ayakkabı satıyor. Deichmann'ın Türkiye pazarına girişi ise en çok bu konuda faaliyet gösteren Türk firmalarını etkileyecek gibi gözüküyor. Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı ve İnci Deri'nin sahibi Ali Murad Kızıltaş, "Deichmann'ın ucuz fiyatları ile Türk markalarından pazar payı çalacak. Sadece markalardan değil pazarlardan bile müşteri çalacak" dedi.

Türkiye'de yılda 500 bin çitf ayakkabı sattıklarını kaydeden Deichmann, bu rakamı kısa sürede 1 milyona çıkaracaklarını söylüyor ve ekliyor: "Rakam uzun dönemde 3 milyon çifte de çıkabilir" açıklamasını yaptı. Deichmann mağazalarında satılan ayakkabıların fiyatları ortalama 37 YTL civarında. Fiyatların düşük olmasının en büyük nedeni ise firmanın Uzakdoğu dahil 40 ülkede üretim yaptırması ve yüksek alım uygulaması.

Türkiye'de Deichmann gibi market mağazacılığı yayan Flo ve Ayakkabı Dünyası'nın yılda ortalama 2 milyon çift ayakkabı satışı yapıyor.

Sektöre kısaca göz atalım

Türk Ayakkabı sektörü 2,3 milyar $'lık iç ve dış ticaret hacmi ile 380 bin kişiye istihdam yaratan ve yaklaşık 40.000 işletmenin faaliyette bulunduğu bir sektördür. Ayakkabı sanayiinin toplam GSMH içindeki payı %1.4 ve toplam yatırımlar içindeki payı %2 düzeyindedir. Yıllık yaklaşık 400 milyon çiftlik üretim kapasitesi ve yaklaşık 175-200 milyon çiftlik üretimi ile de Dünya üretiminde 9. sırada yeralmaktadır. Ayakkabı sektörünün en önemli özelliği yaygın bir şekilde küçük atölyelerde el emeğinin yoğun kullanılmasıdır. Sektörde üretimin %3'ü tamamen makinalaşmış fabrikalarda, %63'ü yarı makinalaşmış işletmelerde, %34'ü el aletleri ile üretim yapılan atölyelerde yapılmaktadır.

Geçmiş yıllarda üretiminin yaklaşık %90'ını iç pazara satan ayakkabı sektörü son yıllarda ihracata ağırlık vermeye başlamıştır. Halen, 2005 yılı itibarıyla miktar bazında 50.715.301 çift ve değer bazında 216 milyon $' lık ihracat gerçekleştirilmiştir. Bununla beraber, Dünya ayakkabı üretimi sıralamasında 9., Avrupa'da ise İtalya'dan sonra 2. sırada yer alan Türk ayakkabı sektörü ihracata yeterince ağırlık vermemesi nedeniyle Dünya pazarlarında beklenen oranda söz sahibi değildir.
Halihazırda, 102 Milyar $'lık Dünya ihracat hacmi içinde %0.4'lük paya sahiptir. En büyük pazarımız olan AB'nde %0.8 payla 19. sırada yer almaktadır.

Deichmann hakkında bilgi

1913 ‘de kurulan firma 2006 ‘da Pazar payı artışına devam etti. Karlılığı ve adet bazında ayakkabı satışları Almanya ve Yurt dışında arttı .2005 yılında 101 milyon çift olan satışlarını 2006 ‘da 112 milyon çifte çıkardı.Almanya ‘da 1.012 ,Avrupa ‘da 2.185 mağazaları bulunuyor.

Almanya ve Avrupa’da Pazar lideri olan firma 2006 ‘da Türkiye ve Slovakya ‘da ilk mağazalarını açtı.2007 ‘de İsveç ,Romanya ve Hırvatistan ‘da mağaza açılması planlanıyor.The Elefanten ve Gallus markaları ise Şubat 2006 ‘da pazara girdi.Eelefanten ‘de talebin beklentileri aştığı ,erkek ayakkabı markası Gallus ‘un ise iyi gittiği vurgulanıyor.

Nasıl Başarmış ?Kendi sitelerinde biraz yazmışlar ,

Kalite Tecrübemizdendir ,Moda trendleri 1.derece önemlidir.

- Dünya Çapında ürün temini
- Kusursuz Pazar bilgisi
- Sürekli Pazar araştırması
- Verimli alışveriş yönetimi sistemi garantisi

Herkes İçin Uygun Ürün

- Tüm aile fertleriniz için düşük fiyatlı ve markalı ürün bulabilirsiniz

Amacımız müşterilere en iyi fiyata en iyi ayakkabıyı satmaktır.

Emin olunki çalışanlarımızın tecrübesi ve samimi yönetim anlayışımız bize mükemmel bir müşteri hizmet kalitesi sağlar .

(İncelediğimiz global başarı sağlamış her firmada nedense çalışanlara verilen önem özellikle vurgulanıyor . )

Şimdi buradaki bilgileri değerlendirelim.

112 milyon çift / 2.185 mağaza = Mağaza başı ortalama yıllık 51.258 çift ayakkabı satıyor.
Türkiye ‘de10 yılda hedeflenen 200 mağaza * 51.258 çift ayakkabı = 10.251.716 çift ayakkabı

Flo ve Ayakkabı Dünyası ‘nın yılda 2.000.000 çift sattığı belirtiliyor.

Flo ‘nun 41 mağazası var

2.000.000 çift / 41 mağaza = 48.780 (Mağaza başı Ortalama satış )

Ayakkabı Dünyası ‘nın 24 mağazası var .

Ayakkabı Dünyası 2.000.000 çift / 24 mağaza = 83.333 (Mağaza başı ortalama satış )

Ülkemizde yıllık ayakkabı satışı 175 – 200 milyon çift arasındaymış ,
175.000.000 çift kabul edelim

175.000.000 – 50.715.301 (ihracat) = 124.284.699 çift ayakkabı iç piyasada satılıyor.

Deichmann 200 mağazayı bu gün açmış olsa

10.251.716 / 124.284.699 = % 8.2 Pazar payı alır.

Biz diğer Pazar etkenlerini gözönüne almadığımızdan bu oranı % 5 varsayalım.10 yıl sonra Pazar büyüklüğünüde tahmin edemiyoruz.

Flo ve Ayakkabı Dünyasının yıllık satışları 2.000.000 ‘ar çift civarı

2.000.000 / 124.284.699 = % 1.6 Pazar payı

Şu an Deichmann 3 mağazada yıllık 500.000 çift satmış

500.000 / 124.284.699 = % 0,4

BİZİM BÜYÜK AYAKKABI MAGAZACILIĞI FİRMALARIMIZIN AVANTAJLARI


- Şu anda bizim firmalarımız 4 kat fazla satıyor.Bu bu gün için bir avantaj
- Bizimkilerin pazarı daha iyi tanıdığını varsayıyoruz.


DEZAVANTAJLARI

- 2007 yılında bile İnternetten satışları yok ,rakipleri 2002 ‘den beri yapıyor.
- Diğer bilgi gerektiren konularda neler yaptıklarını bilemiyoruz.

Fikrinlekazan.blogspot.com ‘da ‘’ Başarı Bilgi İşi ‘’ başlıklı yazıda
henüz 24 yaşında internet reklam firmasını 265 milyon USD ‘ye satan Shay , bir sonraki işinde sektörde hiç bir tecrübesi olmayan Nick ‘le ayakkabı satışı işinde neden ortak olmuştu ? O zaman ki 40 milyar USD ‘lik ayakkabı pazarında satışların % 5 'i katalog üzerinden yapıldığı için internet ve call center satışlarıyla ayakkabı işinde başarılı olmuşlar ve 2006 itibariyle 251 milyon USD ciro yakalamışlardı .Demekki bu şekilde satışlar önemli

2008 yılında ülkemizde internet satışlarının 1 milyar USD ‘ye ulaşabileceği bir önceki yıl ise 200.000.000 USD olduğu gözönüne alınırsa ayakkabı sektörününde pay alabileceği açık .
Alınacak pay sektör oyuncularının elinde tabi

BİZCE

Daha önceki global başarı yakalamış firmalarla ilgili bildiklerimizide katarsak ,

- İnternet ve call center satışlarına bir an önce başlamalılar ,
- Müşterinin ne istediğini iyi anlamalılar ,
- Maliyet avantajı yaratmalılar ,
- Yeni bir fikirle farklı bir şey yaratmalılar ,Pazarı tanıyorlar bu onlar için rakiplerine göre daha kolay ,satış elemanlarından ve diğer çalışanlarından bu konuda büyük ihtimalle yeni fikir çıkar
- Meksika Çimento devi CEMEX ‘den biliyoruz ki yeni bir fikir her çalışandan gelebilir.
-Pazarın nabzını tutabilmeliler
-Çalışan memnuniyetini en üst noktaya çıkarmalılar ,bunu yapıyorlarsa sorun yok

Umarız yenileşme sürecini hızlandırırlar ,yerel rakiplerine göre bu konuda bir adım önde olsalar da yabancılar karşısında işleri çok zor

Kaynaklar : Referans gazetesi ,tfl.com ,derisanayi.net ,deichmann.com

5 Haziran 2007 Salı

A.B.D. ‘ de En Hızlı Büyüyenler

Burada dikkat edilmesi gereken nokta , hızlı büyüyenler bizde bilinen klasik işleri yapmıyorlar ,

Örneğin Sağlık sektöründeyse hastane yapmamış ,hastaların ve hastanelerin maliyetlerini düşürecek işler yapmış ,

Sektörün önemi yanısıra teknolojiyi ve yeni fikirleri kullanarak en yüksek müşteri memnuniyetini yakalayanlar ilk sıraları paylaşmış.

2006 yılı itibariyle ilk 20 aşağıda

SIRA.. KURULUŞ ..SEKTÖR ...SON 3 YILLIK BÜYÜME % 'Sİ
1......... 2001.......... ....Ödeme Sistemleri......................5,629
2......... 1997 .............Tüketim Ürünleri (Sağlık ) ........4,673
3...... 2001...............Tüketim Ürünleri........................4,385
4...... 1999 ..............Yiyecek -İçecek...........................4,383
5..... 2001................Sağlık.............................................3,877
6....... 1999..............Ödeme Sistemleri.......................3,845
7.... 2001................Temizlik Ürünleri........................3.390
8.... 2000.............. Bilet Satışı....................................3.247
9..... 1995...............Sağlık Çözümleri........................2,942
10....1998...............Sağlık Çözümleri..........................2,858
11.....1999..............Venture Capital...........................2,844
12....2000..............Helikopter pilot eğitimi -Tamir..2,785
13....1999..............Özellikli Ev Eşyaları ...................2,630
14....1991..............IT Güvenlik..................................2,321
15....1999..............Fabrika İnşaatı-Projelendirme..2,305
16....1999..............Network Yönetimi........................2.272
17.....2001............İnsan Kaynakları .........................2.271
18....1999.............Yaşlı Bakım Hizmetleri................2.240
19....1999.............Teknolojik Yan Sanayi.................2.120
20...2000.............Tehlikeli Atık ,Ağır Ekipman Taşıma. 2.116

4 Haziran 2007 Pazartesi

Değişim Zor mu ?

İşyerinde bir arkadaşımız oldukça tembeldi ,ayrıca işe geç gelip bir bahaneyle erken çıkardı.Uzun süreden beri aynı işi yaptığı için de başarısız olmasına rağmen bir şekilde idare eder pek dikkat çekmezdi .Dikkat çekmemesinde bulunduğu birim ‘ in iyi yönetilememesinin de etkisi vardı.

Bir gün başka bir birime tayin oldu.Konuya hakim olamamak tembellikle birleşince ortaya iyi bir sonuç çıkamadı .Yöneticisi önce hatalarını kendisine anlattı ve değişmesi gerektiğini ,bir sorunu varsa yardımcı olmak istediğini aksi taktirde sonuçlarına katlanması gerektiğini belirtti.

Arkadaşımız hemen durumunun farkına vardı ve o andan itibaren farklı bir performans göstermeye başladı.Sanki yerine bir başkası gelmişti ,yine de istenilen performansa ulaşamamıştı.

Genel müdür de işten çıkaralım düşüncesi oluştu ,fakat yöneticisi itiraz etti .Çünkü Değişim ve Gelişimi etkileyiciydi.Çok geçmeden istenilen düzeye geleceğinin sinyallerini vermişti.

Sonuçta işinde kaldı ve bu gün başarılı bir yönetici

1 Haziran 2007 Cuma

İş Başarısında 10 Önemli Adım

Bir işe başlarken size verilen ,dikkatli bir çabaya ve önemli hazırlıklara dayanan ödüller ve risklerdir. Bu düelloya giriştiyseniz elinizden geleni yapıp bu şansı başarıya çevirmeniz gerekir.

Her adım yalnızca birer araçtır. Fakat bütün olarak başarılı bir girişime ışık tutar.

Bu adımlar kolay ve basit değildir ,Verimli olabilmek için her biri büyük çaba gerektirir

Bu yöntem 10 adımda üstünlüğü gerektirir. Aynı video oyunu gibi diğer adıma geçmek için önceki adımda usta olmanız gerekir.

1 . Kişisel ve Firma Amaçlarını Geliştir

Yeni bir işin başarısı ,ne yaptığını bilmekle büyük bir fırsattan yararlanabilmenin birleştirilmesinde yatar. Sana hizmet edecek planı hazırla ,detaylı ve açıkça yazılı olarak yol haritanı oluştur. Bu sana anlamlı bir yol gösterecektir. Minimum zaman ve çabayla varmak istediğin şeye ulaşmana yardımcı olur.

2 . Ürün ve Hizmetler İçin Pazar Ayrışımını Yap ,Hedef Pazarlarını Tanımla

Bir sonraki adımda girişim başlar .İhtiyaçlara göre ürünü tasarlamadan önce keşfedilmemiş müşteri ihtiyaçlarını tanımla , Dikkatsiz bir şekilde zekice iş yapamazsın , Pazar seni desteklemezse başarılı olamazsın .

Hernedense girişimcilerin çoğuna ürünle ilgili yeterli talebi belirlemeden önce üretmek daha sıcak gelir.

Dünyadaki en etkileyici ürüne sahip olabilirsin ve insanlar son 10 yılda gördüğüm en iyi ürün diye düşünebilir .Ama yalnızca belki bir avuç insan o ürünü alabilir ,başarısız olursunuz.

Ürününüzle ilgili Pazar ihtiyaç araştırması yaparsanız ,başarı şansınız artar .

3 . Pazarlama Planınızı geliştirin

Pazarlama planınızın amacı Nasıl bir girişimle yaratacağınız ve koruyacağınız kar ‘a dönüşebilir müşteri kitlesi olmalıdır .

Bu aşamada sorulacak soru ,Bu ürünü nasıl satabilirim ? ,Pazara nasıl girebilirim ? ‘dir. Örneğin neden bir satış kampanyasıyla başlamıyım ? ,Yıllık ne kadar ürün satabilirim ? 5 yılda ne kadar satabilirim ? gibi soruların cevaplarıdır.

Pazarlama Planınız sonuçta tüm faaliyetinizin bütünleyici parçası olacaktır . Önce onu hazırlamalısınız .

4 . İş Planınızın İlk Taslağını Yazıya Dökün

Planınız size o güne kadar görülmemiş bir rekabetsel anlam ifade etmelidir.
İş analizleriyle , Güçlü zayıf yönlerinizle size yol gösterici bir iskelet üzerine kurulmalıdır. Sizin insanların ihtiyaçlarıyla ilgili başvurabileceğiniz güvenilir bir anahtar olmalı ayrıca finansal projeksiyonlarınızı oluşturmanıza yardım etmelidir.

5 . Finansal İhtiyaçlarınızı Belirleyin

İş Planlarınızı geliştirdiniz ,Finansal İhtiyaçlarlada birleştirerek GENEL İŞ PLANI ‘nızı oluşturun ,Pazar Analizleriniz sizi Satış tahminlerine ,Kadro yapınıza ,Operasyonel bütçenize götürecektir. Nakit Akışınızı belirleyin .

6 . Anahtar Takımınızı Belirleyin

Genel iş planınızı sonuçlandırmadan önce Yönetim ekibinizi belirleyin .Bu aşamada yönetimsel eksik bir kadro varsa doldurulmalıdır. Burada 4 . Adımdan yararlanabilirsiniz .Sizin güçlü bir yönetim ve danışmanlar bulmanıza yardım eder .

7 . Finansal İhtiyaçlarınızı Sonuçlandırın , Genel İş Planınıza Uyarlayın

Uygulama öncesi GENEL İŞ PLANI ‘ nız sizi yeterli satış yapabileceğinize ,Tatminkar kar sağlayabileceğinize , Potansiyel Finansörler ‘i çekebileceğinize inandırmalıdır.

8 . Pazarlama Stratejinizi Finansman Sağlamak İçin Geliştirin

Burada kastedilen ürün veya hizmet değil sizlerin ve firmanızın sermayenizi arttırabilmeniz için pazarlanmasıdır.

9 . Planınızı Sermaye Çekmek İçin Pazarlayın

Önce finansal kaynaklara yakınlaşmak için bir strateji geliştirdiniz ,Stratejinizi pazarlık aracı olarak kullanın .Bu size yatırımcılar karşısında etkileyicilik ve güç verecektir.

10 . Ürün Veya Hizmetinizi Pazarlayın ,İşi Başarmak İçin Yönetin

Son adım devam eden bir yönetim ve işin pazarlanmasını gerektirir .Artık işin içindesiniz ,Burada kalabilmek için ihtiyacınız Güçlü Yönetim Araçları ve Pazarlama Becerileriniz

Buradaki her bir adım gelişigüzel işe girmiş insanlara karşı avantajlar sağlar , Artık işte gerekli tecrübeyi de kazanmaya başlamış durumdasınız .